30 Mart 2009 Pazartesi

SEÇİM BİTTİ…İSMAİL HALÂ KARLAR ALTINDA…

SEÇİM BİTTİ…
İSMAİL HALÂ KARLAR ALTINDA…


Geçen haftaki “ SEÇİM ve GEÇİM “ başlıklı yazımı seçimden bir hafta önce Pazartesi günü yazmıştım ve seçim sonuçları ile ilgili olarak şu tahminde bulunmuştum.

“Peki ne olacak Pazar günü ? Kim, ne kazanacak, hangi belediye kimin olacak ? Anketler bir aşağı bir yukarı sonuçları veriyor zaten… Meydan meydan dolaşan, senin benim paramla Tunceli’de buzdolabı,çamaşır makinesi gibi beyaz eşyayı seçim rüşveti olarak dağıttıran Başbakanının iktidar partisinin oyları 3-5 puan düşecek, Baykal’ın oyları adayları sayesinde 3-5 puan artacak… Sonuçta son anda olabilecek sürpriz gelişmeler olmazsa : Yolsuzluk bataklığında boğulmaya devam eden İstanbul ve Ankara’yı iktidar partisi adayları, İzmir’i ise Baykal’ın zoraki olarak aday gösterdiği şimdiki başkan kazanacak… Başbakanın iki yıl önceden hedef gösterdiği İzmir, Diyarbakır ve Çankaya eski sahiplerinde kalacak… Diğer yerler teferruat zaten…"

Bir hafta sonra bu Pazartesi sabahı bu yazıyı yazarken seçim sonuçlarına televizyonlardan ve ulusal gazetelerden bakıyorum. Sandık sonuçları bir hafta önce öngördüğüm tablodan farklı değil…

Geçen haftaki yazımın sonunda İznik seçimlerine kısaca değinmiştim. İznik seçimlerinin sonucuna da bu yazımın sonunda yine kısaca değineceğim…

Yine geçen haftaki yazımın ilk cümlesi şöyleydi : “Oh bee… Nihayet bu hafta sonu seçim kampanyası işkencesi bitiyor… “ Yaşamın olağan akışı içinde böyle olması gerekiyordu… Ama yaşamın içinde bazen olağanüstü olaylar da var. Geçen hafta yaşadığımız trajik bir helikopter kazası nedeniyle seçim kampanyaları Çarşamba günü bitti… Mart ayında seçim kampanyalarının seviyesizliği üzerine seçim ve siyaset yazıları yerine ulusal ve uluslararası sorunlarımız konusunda yazılar yazmaya başlamıştım. Planladığım yazı konuları içinde insan ve doğa kaynaklı kazalar ile doğal felaketlerdeki arama-kurtarma çalışmaları da vardı.

Arama-Kurtarma nedir ? Doğal afet ya da kazalar ; İnsan kaynaklı ve doğal kaynaklı olabilir ama ne zaman, nerede meydana geleceği, ne kadar insana zarar vereceği önceden bilinemez ve de engellenemez. İşte önceden öngörülemeyen ve önlenemeyen kaza ve afetlerden dolayı yaralı ya da ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olan ve bu durumdan kendi olanaklarıyla kurtulamayan insanları kurtarılması etkinliğine Arama-Kurtarma denir… Arama-Kurtarma konusunu gündeme getiren kazalar ve doğal afetler dünyanın her yerinde meydana geldiğinden evrensel bir sorundur. Bu evrensel sorunun tüm dünyada kabul edilmiş evrensel değerleri de vardır. Bu değerler kısaca şunlardır : Kurtarma gönüllü bir etkinliktir. Kişisel çıkar sağlanamaz. Maddi kazanç sağlanamaz. Bir operasyonda en öncelikli konu kazazedenin kurtarılmasıdır. Kurtarma uzman kişilerce gerçekleştirilmelidir. Kurtarma bir ekip çalışmasıdır.

Gönüllülük esasına dayalı bir ekip çalışması olan Arama – Kurtarma çalışmalarının önemli noktalarından biri de bu etkinliğin örgütlenmesi ve planlanmasıdır. Bu etkinliğin örgütlenmesi ve planlamasının iki düzeyi vardır. Ulusal düzeyde örgütlenme ve planlama. Yerel düzeyde örgütlenme ve planlama. Bu etkinliğin örgütlenme ve planlamasında en önemli unsurların başında ise bu etkinlik içinde yer alacak sivil, resmi görevli kişilerin eğitimlerinin yapılması, donanımlarının tamamlanması ve pratiklerinin geliştirilmesidir.

Arama-Kurtarmanın bu temel değerlerinin ışığında son aylarda ulusal düzeyde yaşadığımız birkaç olayı anımsayalım ve de son trajik helikopter kazasına da kısaca değinelim.

Bu olaylardan ilki Uludağ’da daracık bir alanda bir gencin Arama-Kurtarma organizasyonundaki eksiklikler ve yanlışlıklar nedeniyle kurtarılamayarak donarak ölmesi olayıdır. Bu olayda GSM şirketlerinin paradan başka hiçbir şeye önem vermemesinin ve de resmi kurumların eşgüdüm sağlayamaması önemli etkendir…

Biz de öncelikle devletin resmi kurumlarında bürokrasinin hantal yapılanması ve siyasi kadrolaşma sonucunu en son Hollanda’daki uçak kazasında gördük… Kazadan haberi olmayan, aralarında hiçbir eşgüdüm bulunmayan “hamdolsuncu” siyasi kadroların Bakanın ve Genel Müdürün acele ile yaptıkları “ uçak düştü ama ölen yok.” açıklaması unutulabilir mi ?

Geçen Çarşamba günü BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını taşıyan ve K.Maraş’ın Göksun ilçesindeki Döngel Köyü yakınlarında Keş Dağı’na düşen helikopter kazası sonrası yaşananlar ise Arama-Kurtarma adına unutulmayacak, utanç verici ve ders çıkarılması gereken bir örnektir…

Düşen helikopterden yaralı olarak çıkan ve 112 Acil Yardım numarasını telefonla arayan gazeteci İsmail Güneş’in bu servis yetkilisi ile yaptığı telefon görüşmesinin ses kayıtları televizyonları yayınlandı… Bu servis yetkilisinin eğitimsizliği sonucu kaza anında gazeteci İsmail Güneş’le yaptığı konuşma insanı çıldırtacak boyutta idi… Sonra medyanın haber yarışı ve haber kirliliği yaşanmaya başladı. Medya muhabirlerinin bölge valilerine dayanarak yaptığı açıklamalara göre yaralılara ulaşılmıştı ve hastanelere naklediliyordu… Oysa yapılan açıklamaya göre devlet birimleri bir kriz masası kurmuştu. Bürokratlardan oluşan kriz masasına bağlı olarak 12 helikopter, 1 uçak ve 3 bin asker ve sivil görevli yaralılara ulaşmak ve onları kurtarmak bir yana henüz kaza mahallini bile saptayamamıştı… Saatler geçiyordu… 6 saat, 12 saat, 24 saat, 36 saat, 48 saat… Artık hiçbir umut kalmamıştı.

Devletin kriz masasına bağlı olmayan duyarlı köylüler dağa çıkıyor ve 47 saat sonra dağın açıklık bir bölgesine düşen helikopteri ve kazada ölenlerden 5 kişiye ulaşıyordu… Kazada ölen 5 kişinin cenazesi Cuma günü kaza mahallinden indirildi ve bugün toprağa verilecek… Kazadan yaralı kurtulan gazeteci İsmail Güneş ise hala kaza mahallinde. Kriz masasına bağlı yüzlerce görevli aramaya devam ediyor… İnanılmaz ama gerçek… Bugün Pazartesi saat 10.00… İsmail halâ karlar altında…(*)

* Bu yazıyı yazdıktan sonra saat 14.00 te İsmail’e nihayet ulaşıldığı haberleri geliyor…

Bu Arama-Kurtarma konusunun ulusal ve yerel örgütlenmesi, depreme hazırlık bağlamında yine döneceğiz.

Yazımın son bölümünde İznik seçimleri… Geçen haftaki yazımda Kadri Eryılmaz hariç tüm adaylara başarılar dilemiştim. Ama İznik’te seçimleri Kadri Eryılmaz kazandı… Hem geçen haftaki yazılarımda hem de önceki yazılarımda Kadri Eryılmaz’ın çalışmalarının İznik yararına olmadığını açıklamıştım. Benim bu düşüncelerimde değişen bir şey yok. İznik’te seçimi Kadri Eryılmaz kazandı ama İznik bir beş yıl daha kaybetti… Yazık oldu İznik’e… Yerel seçimlerde partiler değil adaylar önemlidir. Geçen haftaki yazımda ve önceki yazılarımda ben sadece Kadri Eryılmaz’a neden karşı olduğumu açıkladım. Şimdi diyorum ki İznik’te MHP Kadri Eryılmaz’ı transfer edeceğine keşke kendi içinden bir adayla seçimlere katılıp ta kazansaydı. Örneğin bir Kamil Özbek, o makama Kadri Eryılmaz’dan daha fazla yakışırdı… Kadri Eryılmaz yerine Kamil Özbek seçimleri kazanmış olsaydı İznik’e kadar gelir ve kendisini kucaklayarak kutlardım. Seçilmesini dilemediğim Kadri Eryılmaz’ı niye kutlayayım ? Artık iktidar nimetleri de yok… Çalışkan Kaymakam Hüseyin AVCI’ da yok… Du bakali n’olcek ?! Golfçü Başkan İznik’te n’etçek ?


İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ 01 NİSAN 09

Hiç yorum yok: