23 Şubat 2009 Pazartesi

SİYASET BATAKLIĞI

SİYASET BATAKLIĞI

29 Mart 09 yerel seçimlerine şunun şurasında bir ay kaldı… Bu yerel seçimleri kazanmak için siyasi partilerimiz harıl harıl çalışıyor… Hem de ne çalışma… Ortalık toz duman… Partilerimizin bu çalışmaları sanmayın ki kentlerimizin, beldelerimizin sorunlarını çözmek için… Yok canım kimsenin ne ülke sorunu, ne kent sorunu, ne belde sorunu var… Varsa yoksa satılığa çıkarılmış Belediye Başkanlığı, Belediye ve İl Genel Meclis Üyeliklerine ait koltuklardan birini kapabilmek için kıyasıya bir yarış, kıyasıya bir kavga… İşte bu yarış ve kavganın tozu dumanı ortalığı kaplamış durumda. Bu yarış ve kavganın hiçbir kuralı da yok… İstediğin yerden vur. Kafasına, gözüne… Hatta belden aşağısına…

Bu kuralsız, vahşi yarış ve kavga bana bir şey hatırlatıyor… Hani bazı mağazalar satışlarını arttırıp ekonomik krizden kurtulmak için fiyatlarını yarı yarıya düşürüp açılışlar yapıyorlar ve bizim gözü aç tüketicilerimiz de akşamdan mağaza önünde beklemeye başlıyor. Sabahın 05’inde açılan mağazadan bir mal kapabilmek için birbirlerini eziyorlar, 15 dakika içinde mağazanın mallarını yağmaladıkları gibi kapı pencerelerini de kırıyorlar… Mağazada yağmalanacak mal bulamayanlar vitrindeki cansız mankenleri bile kucaklayıp sokağa fırlayınca ortaya çıkan görüntülerini televizyonlardan izlemiş olmalısınız… Bana bu yerel seçimler işte bu vahşi yağmayı anımsatıyor…

Bir Belediye Meclis üyeliği koltuğu kapmak için parti arkadaşını, mahalle komşusunu kırıp geçirenler, parti ilkesi filan tanımayanlar sağdan sola bir parti rozeti kapmak için türbanlı, çarşaflı ailelerini de arkalarına takıp ortalığa döküldüler… Bu tür kişilerin o Belediye Meclis üyeliği koltuğunu kapınca kentlerine, beldelerine hizmet getirmek için çalışacaklarını mı sanıyorsunuz ?

Ülkemiz iktidarlar tarafından satılıyor… Kentlerimiz, beldelerimiz yerel yönetimlerdeki Belediye Başkanları ve Belediye Meclis üyeleri tarafından yağmalanıyor… İşte Ankara’daki, İstanbul’daki imar yolsuzlukları adına ortaya saçılan pis kokular nereden geliyor ? Belediye Başkan adayları son dakikada istifa ediyor. Belediye Meclis üyelikleri için parti genel merkezi ile kavga eden il başkanları istifa ediyor. Ne var bu Belediye Meclis üyeliğinde ? Ne yağlı börekmiş
bu… Herkes onun peşinde.

Bu yarışa kentlerine, beldelerine hizmet için katılan birkaç istisna dışındakiler alınmasın ama maalesef çoğunluk kendi kesesini doldurmak için oradalar… Bu konuda parti ayırımı da yapmıyorum… AKP’lisi de, CHP’lisi de, MHP’lisi de, DSP’lisi ve DTP’lisi de aynı. Kimse kimseyi kandırmasın. Bu koltuk kavgasının diğer adı da “benden öncekiler yükünü tuttu, sıra bende…” kavgasıdır.

Ha bu arada buna “demokrasi yarışı” diyorsanız, ya da “siyaset budur” diyorsanız bana göre yanılıyorsunuz… Bu Belediyede bir koltuk kapma kavgası ne demokrasi için ne de siyaset için yapılıyor… Yasalara, kurallara uyulmadan yapılan bu kavgayı demokrasi ve siyaset olarak görmek ancak saf dillik olur.

Ben yıllardır ülkemizde izlediğim bu kör döğüşünü hiçbir zaman siyaset olarak görmedim. Bunun adı olsa olsa siyaset bataklığıdır. Bu insanı insanlığından çıkaran, insanlığından utandıran kavganın tozu dumanı, siyaset bataklığından gelen kokunun görüntüsüdür.

Bu hafta bu siyaset bataklığını yazmaya günler öncesinden karar vermiştim. 22 Şubat Pazar günü Sayın Başbakanımız Adıyaman’da bakın ne diyor.

“ Onlar kendi çamurları içerisinde kaybolmaya başladılar. Bize çamur atmak isterken, kendileri boğazlarına kadar batağa gömüldüler. Şimdi, çırpındıkça batıyorlar. Hem kendileri çamura saplandı hem de yandaş medyaları çamura saplandı. “

Sayın Başbakan kendisi ve ekibinin de aynı siyaset bataklığının içinde olduğunun her halde farkındadır. Yani bu sözler biraz da kendini tarif ediyor. Bu siyaset bataklığına saplanıp da orada temiz kalmak mümkün mü ?

Daha önce de yazdım… Tarikatlara dönüşen siyasi partiler, tarikat şeyhlerine dönüşen siyasi parti liderleri ve şeyhin her dediğini yapan , şeyhine her şeyiyle teslim müritlere dönüşen siyasi parti üyelerinin bu kavgasının yarattığı siyaset bataklığından elbette böylesi pis kokular gelecek. Siyaset bataklığında nilüfer çiçekleri açmaz ki …

***

23 Şubat Pazartesi sabah saatlerinde bu yazıyı yazarken eski İznik Kaymakamı Hüseyin AVCI’nın vefat haberini aldım. İznik’te bulunduğum sırada tanıma olanağı bulduğum, zaman zaman çok iyi anlaştığımız, zaman zaman tartıştığımız Hüseyin AVCI’nın ailesine ve İzniklilere baş sağlığı dileklerimi sunarım.

İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ 25 ŞUBAT 09

16 Şubat 2009 Pazartesi

“AÇILIMLAR” NEREYE KADAR ?

“AÇILIMLAR” NEREYE KADAR ?

Geçen hafta bu sütunlarda 29 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde siyasi partilerin seçim malzemesi olarak ortaya koydukları “açılımlar” ı irdelemeye başlamıştım.

İktidar partisi AKP’nin açılımlarını anımsayalım… Kara kömür açılımı, alevi açılımı, Kürtçe açılımı, Hamas ve Davos açılımı ve Tunceli’de beyaz eşya açılımı… Bütün bu açılımlara bu partinin her gün bir yenisi açılan “yolsuzluk dosyaları açılımı” nı da eklemek gerekiyor… Bu partinin önceki açılımları ve Ergenekon dalgaları ne güzel şu Deniz Feneri hırsızlığını ( bu olaya yolsuzluk demek hafif gelir ) unutturmuştu… Başbakan’ın çocuklarının altın ve gemi şirketlerindeki ortaklıkları zaten açılımların dışında… Bu kapitalist sistemde çocuklar ticaret yapmayacak ta ne yapacak yani ?

Şimdilerde Ankara’da ve İstanbul’daki “imar ve rant yolsuzlukları” dosyalarının açılmasıyla bu partinin denetimindeki Büyükşehir Belediyelerinde daha ne yolsuzluk dosyaları olduğunu düşündürüyor… Seçim öncesi belde belediyelerindeki yolsuzlukları ise jandarma operasyonları olarak sürüyor. Buralarda neler olduğu tam olarak ortaya çıkmış değil… Ancak görünen o ki iktidar partisi AKP’nin “iktidar olanaklarının beldeye getirilmesi” eşe, dosta ihale vermek, arsa tahsis etmek, imar planı değiştirmek olarak yerine getiriliyormuş…

CHP’nin ve diğer partilerin açılımlarına geçmeden önce İznik için bir parantez açalım…

Şimdilerde titreyerek aslına dönen ve MHP’de “surlara dikilecek bayrak edebiyatı” yapan Kadri Eryılmaz 5 yıl önce “İznik’e iktidar nimetlerini getirmek” için oy almamış mıydı ? Acaba 5 yıl içinde sayesinde hangi iktidar nimetleri İznik’e geldi ? Ne oldu bizim iktidar nimetlerine… Bu arada MHP iktidar mı oldu ? Kadri Eryılmaz gelecek dönemde MHP’nin hangi iktidar nimetlerini İznik’e getirecek acaba ? 5 yılda sur diplerindeki hızarcılara ve sandıkçılara bir çöp kaldırtamayan eski Başkan İznik’in Bizans surlarına ha Türk bayrağı dikmiş ha 3 hilalli MHP bayrağı… Kimin umurunda…

İznik hiçbir kent hizmetinden yararlanamayarak giderek gerileyerek yoksul bir köy haline geldikten sonra Bizans dönemine kadar gerileriz ve İznik’i yeniden fethederiz. Bu kafayla ancak Bizans surlarına bayrak dikerek yeni haçlılara ( AB’ciler, IMF’ciler ) karşı İznik’i savunuruz… Bu arada sormak gerek… Yeni haçlılar gelmezse göl kenarındaki golf sahasında kim golf oynayacak ? Başkanın yeni döneminde orada golf oynanmayacaksa bari bir otağ çadırı kuralım da ata sporumuz karakucak güreş şampiyonaları düzenleyelim… Benden önermesi Kadri Başkan… Gerisi sana kalmış…

Bu sütunlarda 3 Aralık 08’de yayınlanan “KÖMÜR VE ÇARŞAF KARASI “ başlıklı yazımda CHP’nin “kara çarşaf açılımı” için ne yazmıştım ?

“ Sol ve sosyal demokrat değerlerden bütünüyle uzaklaştığı için işçilerden, köylülerden, emekçilerden umudu kesen ve üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonal üyeliğinden atılma noktasına gelen Deniz Baykal’ın CHP’si geçen seçimlerde MHP ile milliyetçilik yarışına girmişti. Bu yetmedi şimdi AKP ile “kara çarşaf ve türban” yarışına giriyor. Yani Atatürk’ün CHP’si AKP’lileşerek seçim kazanacağını sanıyor…”

O günlerde kara çarşafların üzereine takılan CHP rozetleri feodal ağamız beldede aday gösterilmeyince yine törenle söküldü… Tam bu olay tartışılıp Deniz Baykal’ın açılımları fiyasko ile sonuçlanacak iken Baykal’ın imdadına İzmit’ten Sefa Sirmen yetişti. CHP’de yeni açılımın adı “ her mahalleye Kur’an Kursu açılımı
oldu…

Burada bir kelimeyi ilk kez kullanacağım. Yeni nesil Türkçeye yeni kelimeler kazandırıyor. Yeni nesil çok kullandığı için medya aracılığı ile çabuk yayılıyor. Bu yeni kelimemiz “ çakma “ Türkçedeki “sahte” kelimesinin yerine kullanılıyor… CHP’nin “kara çarşaf açılımı” nın arkasından “ her mahalleye Kur’an Kursu “ açılımı gelince şimdilerde CHP’ye “ Çakma AKP” deniyor… CHP’nin açılımları burada kalmıyor. Şimdi sırada “Tarikat açılımı” var…

Bu konuda ben ne mi diyorum ? Ben ; Yaşamı boyunca CHP’den başka hiçbir partiye oy vermeyen rahmetli babam iyi ki bu günleri görmedi… diyorum ve çakma CHP’nin Genel Başkanı Deniz Baykal’a da bir “açılım önerisi” nde bulunuyorum… Sıkıştıkça CHP’yi “Atatürk’ün Partisi” diye tanımlayan Sayın Baykal acaba “Türkçe Ezan – Türkçe Kur’an “ açılımını gündeme getirebilir mi ? Böyle bir açılımı bugün gündeme getirmek adamın arkasının her anlamda sıkı olmasını gerektirir.

CHP’nin mahalle Kur’an kurslarında Arapça Kur’an yerine Türkçe Kur’an öğretilecekse açılım o zaman açılım olur. Yoksa bu ( çakma yetmiyor…) sahte bir açılım olur. Bu sahte açılımlar da CHP’ye de ülkeye de hiçbir şey kazandırmaz.

Geçen hafta Yeni Bursa Gazetesi’nde Yılmaz Akkılıç ağabeyim “Gençliğe Hitabe ve Bursa Nutku” konusunu tekrar anımsattı… Başta Deniz Baykal olmak üzere CHP’lilerin bugünlerde hem Yılmaz Abi’nin yazısını hem de bu iki metni yeniden okumalarını öneririm… O zaman belki duyarlar ve anlarlar 95’lik Çılgın İhtiyar İlmiye ÇIĞ’ın çığlığını

AKP ve CHP bu yerel seçimlerde “açılım” yarışına girince diğer partiler de onlardan geri kalmıyor… Ama onların açılımları aday düzeyinde kalıyor…

Örneğin kendisini CHP’ye alternatif gören DSP İstanbul’da futbolcu Sergen’in bütün takımları dolaşması gibi bütün partilerden aday olan MHP’li Ahmet Vefik Alp’le İstanbul seçmeninin karşısına çıkıyor. Yetmedi Levent Kırca’ya İstanbul sokaklarında tiyatro yapma imkanı veriyor… Kendisine çıkacak televizyon kanalı kalmayan Zekeriya Beyaz Hoca’ya da sokaklarda program yapma olanağı veriyor…

DTP’nin sokakların şiddetinden başka seçmenine vereceği hiçbir yeni açılımı olmadığı anlaşılıyor. Oysa ben onlardan bölge partisi olmak yerine Türkiye partisi olmak için bir açılım bekliyordum…

Devrimin ve aşkın partisi diye bir zamanlar umut bağlanan ÖDP’nin eski genel başkanı ve tek milletvekili Ufuk Uras’ın Ahmet Türk’ün sağ kolu olarak Türk Solu’nu ne kadar temsil ettiğini ise kendi partisi ve seçmeni değerlendirecektir.

Bu sütunlarda 21 Ocak’taki “AHTAPOTUN KOLLARI” başlıklı yazımda dediğim gibi bu yerel seçimlerde kentlerin ve beldelerin sorunları konuşulmuyor bile… Kapitalizmin küresel krizinin işsiz bıraktığı milyonların açlık sorunları da seçimin gündeminde yok…

Yine sütunlarda 3 Aralık 08’de yayınlanan “KÖMÜR VE ÇARŞAF KARASI “ başlıklı yazımda dikkatiniz çektiğim bir bölümü tekrarlayarak şu açılım konusunu bitireyim…

“ Bir de işin “ DEMOKRASİ VE TARİKATLAR” yönü var. Bu başlıkta yayınladığım yazı dizisinde anlatmaya çalıştığım gibi Türkiye’deki dini tarikatlar artık sadece siyasi partileri etkilemekle kalmıyor. Siyasi partilerimiz birer tarikat haline, parti liderleri şeyhlere, parti üyeleri ve seçmenleri de müritlere dönüşüyor. Dini tarikatların yerini siyasi tarikatlar alıyor. Asıl tehlike burada…”

İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ - 18 ŞUBAT 09

9 Şubat 2009 Pazartesi

YEREL SEÇİM 09 ve “AÇILIMLAR”

YEREL SEÇİM 09 ve “AÇILIMLAR”

Bu sütunlarda 03 Aralık 08 tarihinde yazdığım “ KÖMÜR VE ÇARŞAF KARASI “ başlıklı yazımın başlangıcı şöyleydi…

“ Yerel seçimlere dört aydan az bir zaman kaldı… 29 Mart 09 tarihinde yapılacak yerel seçimler için partilerin seçim kampanyaları, seçmen tavlama çalışmaları sınır tanımıyor. Seçime sayılı günler kala partiler akıl almaz işlere imza atıyorlar. Bu akıl almaz işleri televizyon kanallarında canlı canlı izliyorsunuz… “

O yazımda AKP, MHP ve CHP’nin açılımlarından söz etmiştim. Bu yazının üzerinden iki ay geçti. Gerçekten bu yerel seçimlerde AKP ve CHP’nin açılımları sınır tanımıyor. MHP, SP ve DSP’ de de yeni açılımlar var. Bu hafta bu yerel seçimlerde en akıl almaz açılımlar yapan AKP’den başlayarak şu açılımlara kısa kısa değinelim…

İki ay önceki yazımızda değindiğimiz AKP’nin “Alevi açılımı”, “ Kara kömür açılımı” seçimleri kazanmaya yetmeyeceği anlaşıldığından bu parti seçim kampanyasında yeni açılımlar geliştirdi.

Önce TRT’nin 6.kanalından “Kürtçe TV” yayını başlatılarak DTP’ nin elindeki Doğu ve Güneydoğu oylarına göz dikildi… Bu “ Kürtçe açılımı” AKP’ye Diyarbakır’ı geri getirir mi 30 Mart sabahı göreceğiz.

Geçen yılın son haftasında İsrail yıllardır abluka altında tuttuğu Filistin’in Gazze kentini uçakları ve fosfor bombaları ile vurdu. Bu bombardımanın hedefinde sivil halk vardı. Hastanelerde, okullarda ve sokaklarda ödürülen yüzlerce çocuğun görüntüleri yürekleri yaraladı ve tepki çekti.

Bizim Kasımpaşalı Başbakanımız bu katliamların başlamasından üç gün önce İsrail Başbakanı ile Ankara’da saatlerce görüşmesini unutturmak için Davos’ta katıldığı bir paneli “Davos Fatihi” olarak terkediyordu. Ertesi gün İstanbul’da ve Gazze’de nasıl karşılandığını geçen hafta yazdık.

AKP tabanının gerçek mecrası olan SP’ye kaymasının önüne geçmek için seçim malzemesi olarak kullanılan Davos şovu ve “Hamas açılımı” nın ilk günlerde bir çok tv kanalında ve gazetede “Bu seçimi AKP şimdiden kazandı” yolunda yorumlar gördük ve okuduk…

Bu “Hamas açılımı” bize bir şeyi gösterdi. AKP’nin hedefinde ve programında AB filan yoktur. Onların hedefi Orta Doğu’da liderlik savaşıdır. Bir Lübnan Gazetesi bu hedefi açıkladı… “ Tayyip Erdoğan Halife Olsun ! “ ABD’deki halife izin verirse neden olmasın ?

Bu yerel seçimlerde AKP’nin en renkli açılımı bence Tunceli’de yapılan “Beyaz eşya açılımı”… Tunceli’de devletin valisi olduğunu unutan bir AKP valisi Tunceli ilçe ve köylerinde, mezralarında buzdolabı, çamaşır makinesi, fırın, bilgisayar, yatak, kanape gibi eşyalar dağıtıyor “seçim rüşveti” olarak… Seçimleri yürütmekle görevli Yüksek Seçim Kurulu’nun bunun yasak olduğunu açıklamasına karşın AKP Valisi bu yardımları dağıtmakta kararlı.

Bu yardımlar devletin yurttaşa bir “sosyal yardım” ıymış gibi savunuluyor… O zaman neden sadece Tunceli’de dağıtılıyor ? Bu eşyalara diğer 80 ildeki yurttaşların ihtiyacı yok mu ?

Sadece Tunceli’de dağıtılıyor çünkü AKP’nin milletvekili çıkaramadığı tek il Tunceli… Tunceli’de Kamer Genç gerçeği var. Kamer Genç Tunceli’de hangi partiden seçime girse seçimi kazanır. Hatta son seçimde olduğu gibi bağımsız da girse kazanır. TBMM’de diğer muhalefet partilerinin hepsinden daha iyi bir muhalefet yapan Kamer Genç’e AKP tahammül edemiyor. Bu da Tunceli’deki “beyaz eşya açılımı”nın amacını açıkça ortaya koyuyor. AKP Kamer Genç’e karşı…

İnternet kullananlar bilir. İnternette “Yurdum İnsanı” adı altında bizim yurttaşlarımızın garip,komik davranışlarını gösteren fotoğraflar yayınlanır. O fotoğraflardan biri iki gündür gazetelerin baş sayfasında… Tunceli’de dağıtılan beyaz eşyalar öylesine hesapsız, kitapsız dağıtılıyor ki akar şebeke suyu olamayn köylere çamaşır makinesi dağıtılmış. Yurttaş bir de “suyumuz olsa” diyor. Herhalde AKP’nin teknik uzmanları ağılda keçilerin yanına konulan çamaşır makinelerinin taşıma suyla nasıl çalışacağını da bu köylülere öğretirler…

AKP’nin açılımlarına ve CHP’nin açılımlarına gelecek hafta devam edelim… Bu hafta yerimiz bu kadar…

*
İznikli ve İzniksever dostlarıma bir öneri…. ATLAS Dergisi’nin Şubat sayısını mutlaka alsınlar ve okusunlar… “Selçuklu Yolu-Anadolu “ başlıklı yazı serisinin bu ayki yazısı “ Ve Haçlılar Geçemez” başlıklı yazı İznik tarihi ile ilgili. İznikli hemşehrimiz Hüseyin Demircan’dan “Tarihten sıfır” almak istemeyenlere Atlas Dergisi’ndeki bu yazıyı okumalarını öneririm.

İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ - 11 ŞUBAT 09

1 Şubat 2009 Pazar

" BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN ! "

BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN !

Türkiye geçen Perşembeden beri Davos’la yatıp Davos’la kalkıyor…

Her yıl İsviçre’nin bir dağ köyü olan Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda kapitalist dünyanın sorunları uluslararası şirket yöneticileri, siyasiler, akademisyenler ve medya mensupları tarafından tartışılıyor.

Bu yılki Davos zirvesinde kapitalist devletler geçen yıl ABD’de başlayıp tüm dünyayı saran kapitalizmin küresel krizini aşmak için önlem paketlerini tartışacaktı…

Uluslararası kapitalist şirketlerin ve bankaların krizi iflasları beraberinde getirmişti. Bu iflaslar işçilere işsizlik ve açlık olarak olarak yansıdı. Ama Davos’ta patronların gündeminde işçilerin açlığı tartışılamazdı. Çünkü işçiler Davos’a giremezdi…

Bu yılki Davos’un gündeminde yılın son günlerinde İsrail’in Gazze’ye saldırması, çoğu çocuk 1400 kişiyi öldürmesi de vardı… Bu toplantıda ABD’nin Irak’ta, İsrail’in Gazze’de öldürdükleri çocukların, bu iki katil devletin işledikleri cinayetlerin nasıl örtbas edileceği konuşulacaktı.

Bu amaçla Davos’ta Perşembe günü düzenlenen bir panelin konuşmacıları arasında BM Genel Sekreteri, Arap Birliği Sekereteri, İsrail Devlet Başkanı Nobel Barış ödüllü Şimon Perez ve Başbakan R.T. Erdoğan vardı…

Panelde olup bitenleri, özellikle panelin son bölümünü televizyonlar binlerce kez gösterdiği için herkes biliyor.

Kasımpaşalı Başbakanımız “ Benim için Davos bitmiştir. Bir daha Davos’a gelmem…” diyerek masadan kalktı.

Başbakanımızın bu tavrı ve hareketi hemen tartışılmaya başlandı. Tartışan taraflar Başbakanı çoğunlukla haklı buluyor ve “Davos Fatihi” olarak övgüler yağdırıyorlardı. Karşı çıkanlar da Başbakana hak veriyor ancak “ ama” diyerek üslubunu sert buluyorlardı.

“Davos Fatihi” Başbakanımız sabaha karşı 03.00 te İstanbul’da büyük coşku ve “Dünya Lider Görsün !” pankartları ile karşılanıyor ve yollarına gül dökülüyordu… Başbakanımız yandaşlarını Cuma namazından sonra Şişhane’deki metro açılışına davet ediyordu.

Şişhane ile aynı saatlerde Gazze’de de Hamas isimli örgüt Başbakanımıza destek toplantısı yapıyordu. Artık bizim Davos Fatihi Başbakanımız Arap ve İslam dünyasının İsrail’e kafa tutabilen, dik durabilen tek lideriydi…

Ama o Şişhane’de “ vur de vuralım, öl de ölelim…” diyen taraftarlarına hitaben Atatürk’ün Çanakkale’de söylediği bir sözü “ Ben size ölmeyi emrediyorum.” sözünü hatırlatarak sözü yerel seçimlere getiriyor… Özellikle de CHP’nin İstanbul adayına yükleniyordu…

Sonraki konuşmalarında Davos’taki hareketinin ve muhatabının İsrail olmadığını, toplantıyı yöneten gazeteci olduğunu açıklayan Başbakanımızın asıl niyetinin ise Davos’u yerel seçimlerde “malzeme” olarak kullanmak olduğu anlaşılıyordu…

Bu yerel seçimlerin kampanyasında artık ne bu yerel yönetimlerde yapılan diz boyu yolsuzluklar, ne kentlerin, beldelerin sorunları, ne ekonomik krizin işsiz ve aç bıraktığı işçiler, ne Deniz Feneri’nin hırsızlıkları konuşulmayacaktı… Tek malzeme “Davos” tepe tepe kullanılacak ve bu sayede yerel seçimler kazanılacaktır.

Arada dağıtılan kara kömürler ve erzaklar, geçen yıl yüzde 82 zam yapılan ve şimdi yüzde 17 ‘lik indirim uygulanan doğal gaz kozları da ek malzeme olarak kulanılan kampanyanın sonunda zafer yine AKP’nin olacaktır. Çünkü bizim yurttaşımız genellikle aklı ile değil duyguları ve heyecanı ile hareket eder. Doğrusu Başbakanımız bizim yurttaşımızı çok iyi tanıyor…

Ben Perşembe’den beri en çok Başbakanımızın Davos’taki şu sözlerine taktım…

“ Benim için Davos bitmiştir. Bir daha Davos’a gelmem…”

Sahiden Başbakanımız ve Türkiye gelecek yıllarda Davos’a gitmeyecekse acaba nereye gidecek ?

Bir daha Davos’ta kapitalistlerin düzenlediği Dünya Ekonomik Forumu’na katılmayacak olan Başbakanımız ve Türkiye “ Başka Bir Dünya Mümkün !” sloganıyla ilki 01 yılında Porto Allegre’de bu yıl dokuzuncusu Belem kentinde düzenlenen Dünya Sosyal Forumu’ na mı katılacak acaba ?

Artık Başbakanımızı kapitalistlerin yanında değil işçilerin, köylülerin, yoksulların, azınlıkların yanında mı göreceğiz ?

Çünkü Davos’taki kapitalist Dünya Ekonomik Forumu’nun alternatifinin her yıl Davos’la aynı tarihte dünyanın değişik ülkelerinde toplanan Dünya Sosyal Forum’u olduğunu herkes biliyor.

Bu yıl Davos’u terkederek Türkiye’ yi, arap dünyasını ve islam dünyasını ayağa kaldıran Başbakanımız R.T. Erdoğan Davos yerine Dünya Sosyal Forumu’na katılırsa ; Kesinlikle tüm dünya ayağa kalkacaktır…

Sayın Başbakan sizin için Davos bittiyse Belem var… Bekliyoruz.

Sayın Başbakanın Davos’taki dik duruşunu ABD’ye, AB’ne ve Hamas’a da göstermesini de bekliyoruz…

Bu beklentinin benim bir fantezim olarak kalacağını çok iyi biliyorum. Bakmayın siz benim hayallerime…

Çünkü “ Benim için Davos bitmiştir. Bir daha Davos’a gelmem…” diyen Başşbakanımız bu yıl da yerel seçimleri kazanınca gelecek yıl yine Davos’ a koşa koşa gidecektir…

Gelecek yıl bizim Başbakanımız gelmese de Davos’la aynı tarihte toplanacak Dünya Sosyal Forumu’ nun sloganı yüzbinler tarafından hep bir ağızdan tekrar söylenecek…

“ Başka Bir Dünya Mümkün !”

*


*

*
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ 04 ŞUBAT 09