1 Temmuz 2011 Cuma


SİVAS : KATLİAM SERBEST AMA ANMAK YASAK !

Yarın 2 Temmuz ! Sivas Madımak Katlamı’nın 18.yılı…Bugünkü gazetelerden sadece Cumhuriyet’in ilk sayfasına girebilmiş, birkaçında bir-iki satırlık yer bulabilmiş, diğerlerinde yok…




Fazla söze gerek var mı ? İşte balkon demokratı Başbakanın “ileri demokrasi” ile Türkiye’nin geldiği nokta bu.

Her 2 Temmuz’da yazdığım yerel gazetede ve bu blogda Sivas’ın Madımak Oteli’nde yakılan insanlarımızı- aydınlarımızı anmaya çalıştım.

Bu yıl 2 Temmuz’da blogumun konukları AZİZ NESİN ve oğlu AHMET NESİN ! Ahmet NESİN’in blogundaki yazıyı sizlerle paylaşırken Sivas’ta yitirdiğimiz canları ve Aziz Nesin'i de bir kez daha saygıyla anıyorum. 2 Temmuz 1993 Sivas’ı unutulmamalı ve unutturulmamalı…

***

MADIMAK OLAYI, SALMAN RÜŞDİ VE AZİZ NESİN…

Her yıl 2 Temmuz yaklaştığında aynı sorun yaşanıyor, Madımak Katliamı’nın sorumlusunun kim olduğu yazılıp çiziliyor ve dinci çevreler ve yazarlar Aziz Nesin’in Aydınlık Gazetesi’nde Salman Rüşdi’ye ait olan “Şeytan Ayetleri” kitabını yayınlatmasını tahrik gerekçesi olarak gösteriyor. Ben de inadına bunun böyle olmadığını en az 2 kez yazıp belirli yazarlara gönderdim ama onların işine gelmediğinden tekrar yazıyorlar.

Böyle yapmalarının önemli bir gerekçesi var, birincisi bilhassa iktidara geldiklerinden ve Ergenekon davasını başlattıklarından beri sadece Sıvas Madımak Katliamı değil buna benzer bütün olayların (Kahramanmaraş, Çorum, Kanlı Pazar, 15-16 Haziran) kendileri tarafından değil de derin devlet tarafından yapıldığını kanıtlamaya çalışıyorlar. Esasında kendilerinin demokrat olduğunu kanıtlamaya çalışmak kimi demokratımsı aydınımtrakları da yanlarına alarak işlerine geliyor. Yıllardır işledikleri cinayetleri derin devlete -onu da sadece asker sanarak- yıkmaya çalışıyorlar. Derin devleti de Ergenekon davasıyla beraber kendilerinin keşfettiğini yazıp duruyorlar. Oysa devrimciler derin devleti neredeyse 60 yıldır yazıp çiziyor, Sabahattin Âli’nin katledilişine kadar konuşuluyor. Artı olarak dincilerin (MSP, Akıncılar ve Hizbullah) ve Turancıların (MHP ve Ülkücüler) derin devletten ciddi bir şekilde nemalandıklarını da yazdık. Yani kimse “Bu işleri bize derin devlet yaptırdı, o yüzden biz öldürdük ama masumuz!..” deme hakkına sahip değildir.

İkinci bir konu daha var, o da Aziz Nesin ve diğer gazeteci yazar arkadaşların (O dönemde 2 aya yakın ben de dahil) Doğu Perinçek’in çıkardığı Aydınlık Gazetesi’nde çalışmadığımız. Aydınlık Gazetesi’ni Aziz Nesin ve arkadaşlarının kurduğu “Onbinler AŞ” almak istedi ve bu toplantılar Aziz Nesin’in evinde yapıldı. O yüzden Aziz Nesin ve Onbinler AŞ’yle beraber kısa dönem Aydınlık Gazetesi’nde çalışanlar bugünkü deyimiyle “Ulusalcı” olduklarından değil, gazeteyi satın almak istediklerinden orada bulundular. Ama Doğu Perinçek verdiği sözü tutmadı ve gazeteyi kendi partisinin gazetesi gibi çıkarmaya devam etti. Aziz Nesin’in “Şeytan Ayetleri” kitabını da yayınlatmak istediğini bildiğinden bundan faydalandı ve gazetede yayınladı. Doğal olarak da Sıvas katliamının nedeni sayıldı ve suç İşçi Partisi ve Doğu Perinçek’e değil Aziz Nesin’e kaldı. Yani derin devlete bu konuda –bilinçli yada bilinçsiz- yardım eden Doğu Perinçek ve saldıran dinciler oldu.

Konuyu daha net anlamanız için Aziz Nesin’le o tarihlerde TGRT’nin yaptığı söyleşiyi tam olarak veriyorum.

AZİZ NESİN’İN TGRT’DEKİ SÖYLEŞİSİ

TGRT: 4. Pir Sultan Abdal Etkinlikleri’ne geldiniz. Burada konuşmacı olarak konuştunuz, Kültür Merkezi’nde konuştunuz. Tabi, ilginç sözler, kendinize özgü ilginç sözler var bunların içinde. “Ben dinsizim.” Şeklinde ifadelere yer verdiniz. Tabi, bazı insanlarımız, Müslüman camiası bilhassa bundan rahatsızlık duyuyor.

Aziz NESİN: Niye ben mecbur muyum, Müslüman…

TGRT: Yok efendim, ondan değil tabi.

Aziz NESİN: Böyle birşey var mı, niye rahatsız oluyorlar? Ben Müslümanlardan rahatsız olmuyorum; onlar niye benden rahatsız oluyorlar?

TGRT: Şuna bağlıyorlar; Salman Rüşdi’nin kitaplarından siz tercüme ediyorsunuz, yazıyorsunuz; Aydınlık Gazetesi’nde çıkıyor, Peygamber efendimizin…

Aziz NESİN: Aydınlık Gazetesi’nde çıkan Salman Rüşdi, bana ait değildir. Onu da yazdım. Burada bu gazeteyi okursanız, görürsünüz. İki, üç, dört gün önce, Salman Rüşdi’nin ajansına cevap verdim. Bu gazetede çıkan bölümleri ben çevirmedim; zaten kitabı da ben çevirmiyorum, başkasına çevirttiriyorum. O yazı var, o yazıyı okumanızı tavsiye ederim. Üç gün veya dört gün oldu. Ben, Müslümanlardan hiçbir zaman rahatsız değilim; Müslümanlar da alışsınlar, benden rahatsız olmasınlar. Ben Müslüman olmaya mecbur değilim. Ama Müslümanlara ve dinlere saygım var. Yani, bir insan taşa tapıyorsa, namusluca ve içtenlikle saygım var. Bana ne, kendi sorunudur o. Müslümanlara saygım var; aynı özellikle, daha çok saygım var. Çünkü ben çok Müslüman bir aileden geliyorum. Onun için ben, İslam, İslami hareketten ya da ondan yana değilim. Bu, benim kendi sorunum. Birisi hakaret ediyorsa, etmesin demem; ya da Hıristiyanlığa ediyorsa, etmesin demem. Cevap verdiniz; cevap, medeni insanlar kendisine yapılan haksızlığa karşı yanıt verir, yani böyledir. Böyle saldırarak, öldürerek, hırlayarak filan değil, uygar insansa, uygarlığın gereğini yerine getirir.

TGRT: Yalnız, Müslüman camiası Peygamber efendimizin namuslarına, mübarek zevcelerine dil uzatılmasından elbette ki imtina ediyorlar, rahatsız oluyorlar; bu konuda da tabi tahrik oluyorlar.

Aziz NESİN: Olsunlar, cevap verirler; tahrik olunca insan saldırmaz ki, ya da şey gibi…

TGRT: Bakın, bu Sivas’ta dağıtılan bir belge; bilmem gördünüz mü? Sizinle ilgili bir sürü yazılar var burada.

Aziz NESİN: Olsun, alayım. Ver, altında imzaları var mı?

TGRT: Yok, sadece dağıtmışlar.

Aziz NESİN: Öyle Müslüman olur mu; altına imzasını atar.

TGRT: Yalnız, şurada efendim, sürekli siz Müslüman aileden geldiğinizi ifade ettiniz.

Aziz NESİN: Evet

TGRT: Orada Müslümanlarla ilgili ve ayetlerle iltibas edilmiş…

Aziz NESİN: Evet

TGRT: Allah yolunda, vesaire ifade ediyorlar.

Aziz NESİN: Evet

TGRT: Tahrik olduklarını ifade ettiklerini söylüyorlar.

Aziz NESİN: Olsunlar, ne yapalım; tahrik olunca insan saldırmaz. Tahrik olunca, herkes tahrik olunca, tahrik derecesine göre tepki gösterir. Medeni insanlar, aydın insanlar da bu tepkiyi yazı ile, konuşarak, bildirerek anlatırlar. Yoksa böyle hart diye saldırmazlar. Adamı öldürmeye kalkmazlar, vurmaya, dövmeye kalkmazlar.

TGRT: Yani, tartışma zemini istiyorsunuz bu konuda.

Aziz NESİN: Elbette istiyoruz. Zaten, Aydınlık Gazetesi’nde bunun tartışma zemini açıldı ve gerçekten Müslüman olanlar, Müslüman aydınlar yanıtlar verdiler; ille kabul etmesi gerekmez. Salman Rüşdi’nin kitabından dolayı, bu böyle bir kitap yazıldığından dolayı, ben memnun değilim; ama bu kitabın yasaklanmasına karşıyım. Hiçbir kitabın yasaklanması doğru değildir. Laik Türkiye’de bu hiç olmaz, hiçbir zaman olamaz. Müslümanlar bundan rencide olurlar ve yanıt verirler.

TGRT: Ama, Aydınlık Gazetesi’ni bütün camia okumuyor, herkes okumuyor; herhalde 13 – 14 bin gibi bir tirajı var. Kamuoyuna da deklare ediyorlar her şeyi ile. Bunu başka bir tartışma zemininde ayarlayamazsınız. Başka bir gazeteye veya ben tartışmak istiyorum veya kamuoyuna bu konuda mesajınızı söyleyelim…

Aziz NESİN: 13 bin, 15 bin satıyorsa, bu az bir rakam değildir. Oraya yanıt verirler, orada konuşurlar veya kitap çıkarırlar veya kendi dergilerinde yayımlarlar. Bakın, şimdi yalan söylüyorlar. Burada bunlar herhalde Müslüman gazeteler, kesin yalan söylüyorlar; burada yalan dolu, bunlar nasıl Müslüman? Yani, Salman Rüşdi’nin yaptığından daha alçaklık yapıyorlar. Müslüman, benim söylediğim lafları söylüyorlar. Lafa bak; yani “Müslüman Mahallesinde salyangoz satılıyor.” Böyle tahrik ederek, asıl tahrik bunlar. Neyi tahrik ediyorlar? Vursunlar, kırsınlar. Ondan sonra, başları göklere erecekler. Müslümanlık adına yapılan bu, burada da öyle, burada da öyle.

TGRT: Tabi, Sivas şu anda kozmopolit bir yer olduğu için, duyarlılık… Şöyle; şimdi, 1978′de bir hatırası var Sivas’ın, coşkun bir hatırası var, tereddüt ve endişe içerisinde; haliyle böyle yazılar dökülebiliyor.

Aziz NESİN: Kozmopolit değil, kozmopolit buna denmez. İstanbul’a kosmopolit denilebilir belki bir ölçüde; ha, mozaik… Mozaik var olsun; her mozaik karşısındakinin inançlarına saygı duymalıdır. Öyle saldırmak yok; öyle şey gibi, uyuz, kuduz, sırtlan gibi höt diye sen benim…

TGRT: Ama efendim, Salman Rüşdi’nin yazdığı kitapta peygamber efendimizin zevcelerine dil uzatma var. Bunun nasıl tartışma zemini olabilir ki?

Aziz NESİN: Olabilir, olabilir, ben onu onaylamıyorum, tasvip etmiyorum. Ben, yasağa karşıyım. Varsa, delilleri ile karşı gelirsiniz; ya gelirler, delilleri ile karşı gelir, kanıtları ile ortaya koyarlar. Bu adam yalan söylüyor, derler, eğer akıllı bir toplumsa, Türk toplumu bakar, yalanı hangi doğru anlar.

TGRT: Ayetler bu konuda efendim.

Aziz NESİN: Tabi, ayetler var. İki taraf da ayetlerini, kanıtlarını koyarlar. Ben hiçbir peygamberin ailesine, hatta bugün yaşayan insanların ailesine saldırmaktan yana değilim. Böyle bir şey olmaz. Saldırıldı diye yasaklamaktan yana değilim veya saldırıldı diye o adamı öldürmekten de yana değilim.

TGRT: Aman efendim; iktibas etmekle bunu yapmış oluyorsunuz. Yani, bakın peygamberler müminlerin kendi canlarından ileridir. Bunun hanımları da müminlerin analarıdır, diye ifade ediliyor burada.

Aziz NESİN: Ben mümin de değilim, anam da değil benim.

TGRT: Ashaf suresinde öyle ifade ediliyor. Mümin olmayabilirsin, ama tabi bundan Müslümanlar duyarlılık gösterir haliyle.

Aziz NESİN: Duyarlılık, öldürmek değildir arkadaş.

TGRT: Muhakkak, öldürme taraftarı olamaz, öyle bir şey…

Aziz NESİN: Bitti, yumrukta değildir, vurmakta değildir; tepki göstermeye hakları var, göstersinler.

TGRT: Öyleyse, tartışmak gereği konuyu mütalaa edelim diyorsunuz.

Aziz NESİN: Elbette, ben, ben aslında yasağa karşıyım. Yoksa Salman Rüşdi’yi seviyorum, bayılıyorum; çok güzel kitap. Bunları da yazdım burada, daha geniş olarak yazdım. Lütfen okuyun bu gazeteyi.

TGRT: Bir de, Kültür Bakanı da yasakçı başkan oluyor, yasakçı bakan oluyor. Zira, bazı kitapların dağıtılmasında iktibas edilmesine karşı geliyor. Yasakçı, nasıl yasakları kaldıracağım diye geldi.

Aziz NESİN: Ben, Fikri Sağlar’ın avukatı değilim; bana niye soruyorsun bunu, kendine sor.

TGRT: Evet, ama siz onun düzenlediği kültür etkinliğine katıldınız. Efendim, burada bir çelişki çıkmıyor mu?

Aziz NESİN: Aa, Allah Allah; ben (Namık Kemal) Zeybek’ in zamanında Kültür Bakanlı’ nın şûrasına da katıldım, (Namık Kemal) Zeybek zamanında… Yani, ben avukatıyım onun bir Kültür Bakanı beni çağırıyorsa, bir toplantıya nice olduğu için, bir tane, iki tane değil.

TGRT: Herkes okumuyor ki bunu.

Aziz NESİN: Burada sizin televizyonunuzu herkes dinliyor mu? Benim alanım o kadar; o kadar yazıyorum, yazabildiğim alan bu. Bu sizin televizyonunuzda bir parça söyledim bu konuyu aslında. Gerçek Müslümanlar, gerçek Hıristiyanlar, neyse, dindar tartışmadan, dindarlar tartışmadan yana olmalıdır, kavgadan, kavgayla bir şey çıkmaz, sonuç elde edilmez. Aziz NESİN’ ni öldürürler, başka bir Aziz NESİN çıkar. Başka Ahmet çıkar, Mehmet çıkar. Çünkü, insanın beyni var, düşünüyor. Düşünce, düşünceye karşı gelinmez; karşı düşünceyle gelinir. Karşı düşünceyle iflas ettirirsin. Mahkûm ettirirsin, ama düşünceyle mahkûm ettirirsin, öldürerek değil ki!.. Yani şey, burada şu gazetelerde yazıyor; hepsi bunların Müslüman, hepsi yalan yazıyor.

TGRT: Söylediklerinizi yazıyor efendim.

Aziz NESİN: Aa, benim söylediklerim bunlar!

TGRT: Yok, onları ben okumadım, incelemedim de. Bakın, mesela Hürdoğan Gazetesi’nde söyledikleriniz aynen iktibas etmiş.

Aziz NESİN: Aynen etmemiş, ben okudum, siz de okursunuz. Ben aynen söylemedim. Bunlar, hoşgörü içinde yaşamak zorundadırlar. Yoksa birbirini boğazlarlarsa, Türkiye birşeye çıkmaz. Ne düşünce çıkar, ne ilerleme olur; bunların önlenmesinin tek yolu hoşgörüdür ve bu hoşgörüye şiirlerle Pir Sultan Abdal, kendi zamanına göre, bugün aynı şeyler geçerli değildir. Bugün aynı doğrultuda, aynı felsefi doğrultuda başka insanlar çıkabilir. Aynı şeyler olmaz ama bu hoşgörüdür. Hatta, bütün tarikatlar bir anlamda hoşgörüdür de. Ama en çok -tarikat olmakla birlikte, hatta bir mezhep olmamakla birlikte- Alevilik bunu en güzel sirkülerden biridir, bir tanesidir; tek bir tanesi değildir. Hoşgörü bu dünyada 20. yy.’da…

TGRT: Aleviliğin Türkiyeleştirildiğini söylüyorsunuz; Pir Sultan Abdal, Türkiyeleştirildi diyorsunuz.

Aziz NESİN: Bana öyle geliyor. Yani, Aleviliğin kökünü aramak gerekiyorsa, Şamanizm’de var; ama daha çok Şiilik’in Türkiyeleştirilmişi var. Yani, uygarlaştırılmış Şiilik’le bir bağı kalmamış. Öyle, bir anda kaynaklanmamış olmakla birlikte, Şiilik’te hiçbir bağı kalmamış. Çünkü Şiilik’te hiç hoşgörü yok. Halbuki, Alevilik’te hoşgörü var. Aynı şeyler değil; bana öyle geliyor. Bu da benim düşüncem; belki de yanlıştır. Bana, kaynak olarak, kaynağını Şiilik’ten almış gibi geliyor.

TGRT: Bu kadar ne için önem veriyorsunuz efendim?

Aziz NESİN: Neye?

TGRT: Alevilik veya Türkiyeleştirilmiş olması halinde…

Aziz NESİN: Çok önemli birşey tabi, yani…

TGRT: Mesela Kur’an-ı Kerim’in tefsirini okudun mu sizler?

Aziz NESİN: Bir kaç tefsiri var yani, hangisini?

TGRT: Mevdûdi, İbn-i…

Aziz NESİN: Onu okumadım, ama birkaç tefsirini okudum. Ee…

TGRT: Birbirini tamamlayıcı özellikleri var.

Aziz NESİN: Birbirini tamamlayıcı, birbirini aksedici de var.

TGRT: Tabii, neşreden hadiseler başka.

Aziz NESİN: İslam dinini mahveden tefsirler dolu.

TGRT: Şimdi mesela, Seyyid Kutub’un, Mevdûdi’nin, diğer tefsirlerin değişik değişik özellikleri var. Günümüze binaen yorumları var. Bunları gözetmenizi…

Aziz NESİN: Ben gözetsem ne olacak? Bakın; birçoğunu, sizden fazla tefsir okumuşumdur.

TGRT: Muhakkak.

Aziz NESİN: Hayır, muhakkak değil. Belki sizden fazla okumuşumdur. Tefsirleri okudum. Kur’an-ı çok, kaç kez okudum; bundan sonra kendime göre bir yol seçtim. Bu yola… bu yola…

TGRT: Eskidiğini söylediniz Kültür Merkezi’nde, eskidiğini…

Aziz NESİN: Hiçbir söz yoktur ki, kimin sözü olursa olsun, bin yıl geçerliliğini korusun.

TGRT: Ama bu, Allah’ü Teala’nın sözü.

Aziz NESİN: Allah’ı Teala, sizin Allah’ı Teala’nız, benim Allah’ı Teala’m yok. Onun için, ben diyorum ki, hiçbir söz nereden gelirse gelsin, değerini sirkü sürdüremez. Bakalım, şimdi o şeyden, bakın, burada bir baş yazı var. Dün de yazdım; burada da cennet, cehennem üzerine… Bakın, buradaki cehennem üzerine sözler, bugün geçerli midir, Kur’an’dan alınmış ayetler bunlar, bunlar…

TGRT: Baki olay; yani, siz onu sonsuz, ebediyete kadar koruyacağız… Başka bir tartışma ortamında ben size ifade etmem gerek.

Aziz NESİN: Ben de diyorum ki, felsefi olarak hiç dünya yüzünde, hiçbir söz yoktur ki, değerini kaybetmesin; en güzel söz, en büyük söz, Mustafa Kemal’in sözü…

TGRT: Beşeri, beşeri sözler muhakkak öyle; ama bu Allah’ü Teala’nın kelamı olduktan sonra değişir değil mi?

Aziz NESİN: Allah’ü Teala’nın bu sözlerine ben inanmıyorum. Çünkü, bunlara inanmam için aklımı kaybetmem lazım. Burada, cehennem için söylenen şeyler… Bunu Allah söylemiş; ben buna inanmıyorum.

BİRBAŞKA ŞAHIS: Neden? Neden insanların fikirlerine saygı duymuyorsun?

Aziz NESİN: Duyuyorum işte. Gelsin… İnsanların fikirlerine saygı bende; bu, onlar da bana saygı duysun. Şimdi bu arkadaş saygısızlık yapıyor, ben yapmıyorum. Ben düşüncemi söylüyorum bu konuda; bu düşüncem doğrudur, yanlıştır. Sen kabul etmezsin, karşı düşünceyi söylersin, karşı düşünceyi söylersin, ben burada şey yapmıyorum.

TGRT: Teşekkür ederim.



http://ahmetnesin.wordpress.com/