27 Ağustos 2007 Pazartesi

NELER OLUYOR ?

Bizler genellikle soru sormayan,soru soranı sevmeyen bir toplumun bireyleriyiz.
Yazının ilk cümlesindeki bu “bizler” kelimesini açmalıyım. ”Bizler” derken gazetelere yazı yazanları,yazılanları okuyanları kastediyorum.
Soru sormayan toplumun “bazı bireyleri” okuduklarını da anlamayıp öküz altında buzağı aradığından açıklama gereği duydum.
Toplumun çoğunluğu soru sormayınca,doğal olarak beyinleri de soru sormaya,yanıt almaya,sorulara alınan yanıtlar arasında bağlantı kurmaya da alışık olmadığından ortaya bazı sorunlar çıkıyor.
Onun için biz toplum olarak aklımızla düşünerek değil,duygularımızla hareket ederiz.Yine bu nedenle olup biteni anlayamayız.
22 Temmuz seçimlerinden sonra bir süre siyaset yazmamaya özen gösterdim.Bunu bir süre daha sürdürmeye kararlıyım.
Ama elimde değil.Benim beynim de soru sormaya alışmış.Olup biteni anlamak için yüzlerce soru kafamda beni rahatsız edip duruyor.
Ulusal basının önde gelen gazetelerinden Hürriyet’in çok soru soran ünlü gazetecisi Emin ÇÖLAŞAN’ın işine sessiz sedasız son verildi.Kimse “neden ?” diye sormadı.Çok soru soranın doğal akıbeti budur diye kabullenildi.
Ardından aynı gazetenin esprili yazarı, insan ve hayvan dostu,ülke ve doğa aşığı Bekir COŞKUN bir yazı yazdı.Neredeyse kıyamet koptu…
En iyisi ben yine de siyaset yazmayayım.Kenan OĞUZ’da Ertuğrul ÖZKÖK’e özenip benim işime son verebilir.Ne olur ne olmaz…
Bekir COŞKUN olayından sonra ben kendim yazı yazmak yerine ulusal basının önde gelen kalemlerinin,yazarlarının bu konudaki görüşlerinden bir derleme yapayım.Anlayacağınız bu hafta konuklarım var.Ulusal yazarların görüş özetleri Hürriyet’in 23 Ağustos 07 tarihli web sayfasından alınmıştır.Buyurun bakalım…
“ Başbakan Erdoğan’ın, Bekir Coşkun’a yönelik "Çek git" anlayışına AB’den muhalefet partilerine, sivil toplum örgütlerinden okurlara yoğun tepki dün de sürdü. "Çek git" anlayışının, Erdoğan’ın 4.5 yıllık iktidarı dönemindeki en büyük gaf ve hata olduğu konusunda herkes birleşti. İşte özetle bazı köşe yazarlarının görüşleri...

Ertuğrul Özkök (Hürriyet): Bakın Fransa’da Yeşiller Partisi lideri Irak’a giden bakanlarından "fino" diye söz ediyor, basın bunu olduğu gibi yazıyor, ama bir Allah’ın kulu "Beğenmeyen gitsin" demiyor. "Ya sev, ya terk et" diktatörlere musallat olan bir zihniyet tarzıdır.


Oktay Ekşi: (Hürriyet): Hani Sayın Başbakan özgürlükçüydü; demokrat idi; hoşgörülü idi? Hani kendisine oy vermeyenlerin de görüşlerine değer verecekti? Hani herkesi kucaklayacaktı? Daha o sözlerin üzerinden bir ay bile geçmeden ne çabuk unutuverdi dediklerini? Sayın Başbakan’a birileri sormalıdır: "Babanın çiftliğinden mi kovuyorsun Bekir Coşkun’u?" diye...

Mehmet Y. Yılmaz (Hürriyet): Düşündüm de, şu kısa Cumhuriyet tarihimiz süresince Bekir Coşkun ve bizim gibi insanları bu ülkeden kovmak isteyen ne kadar çok grup çıkmış. Geçmişte varlığımızdan hoşlanmayanlara nasıl kafa tutup, ülkemizi terk etmedikse, şimdi de terk etmeyeceğiz elbette.

Tufan Türenç (Hürriyet): Bizim demokratlığı kimselere bırakmayan Başbakan’ın özde değil, sözde demokrat söylemlerinden Bekir Coşkun da nasibini aldı. Bekir, Başbakan’ın "Ananı da al git" demediğine şükretsin.

Yalçın Doğan (Hürriyet): Eleştiri haklarına saygı, hoşgörü, kucaklaşma işte buraya kadar. Erdoğan’ın bu sözleri demokrasi felsefesine, demokrasi ruhuna ve devlet yönetimine teğet bile geçmiyor.

Yılmaz Özdil (Hürriyet): Sezer’i yuhlamak, serbest. Gül’e itiraz, vatana ihanet! Ben size söyleyeyim... Tayyip Erdoğan "ya sev, ya terk et" dediği için oyu en az 5 puan artmıştır. Atatürk Türkiyesi, kendi halkı tarafından inkar edildi çünkü. Böyle bundan sonra. Tarikatlar iktidar. Türkler azınlık. Hem Türk, hem laiksen, çare yok, tası tarağı toplayıp gideceksin bu topraklardan.

Özdemir İnce (Hürriyet): Erdoğan kendini tarikat şeyhi, vatandaşları da mürit sanmakta. Benim bildiğim Bekir Coşkun kimsenin müridi değil. Uygar bir başbakan, düşünceyi açıklama özgürlüğünü ve eleştiri hakkını kullanan bir vatandaşa "Vatandaşlıktan çık!" diye posta koyamaz.

Sedat Ergin (Milliyet): Başbakan’ın bu çıkışı başka işaretlerle birleşince, aslında AKP henüz ikinci dönem için yola koyulmadan ortalığa yayılmakta olan rahatsız edici bir yönelişi gösteriyor. Mahalledeki kabadayı bozuntularına yakışan bu sözler mi Türk demokrasisini taçlandırıyor? Allahtan Başbakan Erdoğan’ın muhalif gazetecileri sürgüne gönderebilme gibi bir yetkisi yok.

Melih Aşık (Milliyet): Seçim gecesi verilen "Herkesi kucaklayacağız" sözü buraya kadar. Ya bizi beğen ya vatandaşlığı terk et. Yeni slogan bu. Ne diyelim? Tramvay demokratlığı işte buraya kadar.

İsmet Berkan (Radikal): Kimin vatanından kimi kovuyorsunuz? Sizi beğenmeyenleri, eleştirenleri tek tek kovacaksanız, sizin bütün seçim dönemi boyunca eleştirdiklerinizden ne farkınız var?

Murat Yetkin (Radikal): Coşkun’un söylediklerine katılmayabilirsiniz. Benim de katılmadığım yerler var. Ama bu söze katılmamam, söyleyene ’Vatandaşlıktan çıksın, gitsin’ dememi gerektirmez.

Emre Aköz (Sabah): Neticede fikirlerini ve duygularını kaleme alan bir köşe yazarına, "Vatandaşlıktan çık. Bu ülkeden git" demek de neyin nesi oluyor? Birbirimize böyle tutum alırsak; ortada ne ifade özgürlüğü kalır, ne demokrasi.

Umur Talu (Sabah): Son devlet adamı: Başbakan’ın (bir başbakanın) gazeteci Bekir Coşkun’a (bir gazeteciye, bir vatandaşa), eleştiri özgürlüğünü kullanması karşısında, "Vatandaşlıktan çık" diyebilmesi vahimdir. Ne sinirle izah edilebilir, ne yüzde 47 ile. Tüm vatandaşlar için de utanç verici. Kınanmalı, hiç unutulmamalı!

Ergun Babahan (Sabah): Unutmamak gerekir ki, iktidarlar geçici, kurallar kalıcıdır. Her iktidar kendisi gibi düşünmeyenleri vatandaşlıktan çıkmaya ve gitmeye davet ederse, birkaç seçim sonra ülkede oy kullanacak yurttaş kalmayabilir!

Güngör Mengi (Vatan): Bekir Coşkun’a kapıyı gösterme hakkını Başbakan nereden aldığını sanıyor? Hiçbir seçimin sonucu, bu ülkeye padişah veya halife getiremez.”

Liste daha çok uzun ama yer darlığından ben bu kadarını yazabildim.Bildiğiniz gibi bu yazarların çoğu 22 Temmuz öncesi ve sonrasında AKP iktidarına övgüler düzüyordu.
Şimdi sıradan vatandaş olarak,yerel bir yazar olarak ben “NELER OLUYOR ?” diye sormayayım da ne yapayım?
Bu arada Bekir COŞKUN 22 Ağustos 07 tarihli yazısında “ Gidecek yerim yok.Nereye gideyim ?” diye yazınca bir okuru olarak kendisine aynı gün şu mesajımı ilettim:
“SEVGİLİ BEKİR COŞKUN,ELBET BİZİM GİDECEK YERİMİZ YOK...
AMA ONLARIN ABD'Sİ VAR,AB'Sİ VAR,ARABİSTANI VAR.
BİZ DEĞİL,ONLAR BİR GÜN GELDİKLERİ GİBİ GİDECEKLER !
GÜN OLA DEVRAN DÖNE.GÖZLERİNDEN ÖPERİM.SELAM,SEVGİ VE SAYGILARIMLA.

HÜSEYİN AY”

Siz bu yazıyı okuduğunuzda Türkiye’nin 11.Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL seçilmiş olur.Haftaya da 60.Hükümet kurulur.İşler yoluna girer.İstikrar devam eder gider…
Ama arada anlamadığınız olaylar olursa beyninizi soru sormaya alıştırsanız iyi olur.Soru sormak her zaman iyidir.Düşünmeyi gerektirir.Soru soran insan düşünen insandır.Düşünen insan farklı olur.Benden hatırlatması…

İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ-29 AĞUSTOS 07