16 Şubat 2009 Pazartesi

“AÇILIMLAR” NEREYE KADAR ?

“AÇILIMLAR” NEREYE KADAR ?

Geçen hafta bu sütunlarda 29 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde siyasi partilerin seçim malzemesi olarak ortaya koydukları “açılımlar” ı irdelemeye başlamıştım.

İktidar partisi AKP’nin açılımlarını anımsayalım… Kara kömür açılımı, alevi açılımı, Kürtçe açılımı, Hamas ve Davos açılımı ve Tunceli’de beyaz eşya açılımı… Bütün bu açılımlara bu partinin her gün bir yenisi açılan “yolsuzluk dosyaları açılımı” nı da eklemek gerekiyor… Bu partinin önceki açılımları ve Ergenekon dalgaları ne güzel şu Deniz Feneri hırsızlığını ( bu olaya yolsuzluk demek hafif gelir ) unutturmuştu… Başbakan’ın çocuklarının altın ve gemi şirketlerindeki ortaklıkları zaten açılımların dışında… Bu kapitalist sistemde çocuklar ticaret yapmayacak ta ne yapacak yani ?

Şimdilerde Ankara’da ve İstanbul’daki “imar ve rant yolsuzlukları” dosyalarının açılmasıyla bu partinin denetimindeki Büyükşehir Belediyelerinde daha ne yolsuzluk dosyaları olduğunu düşündürüyor… Seçim öncesi belde belediyelerindeki yolsuzlukları ise jandarma operasyonları olarak sürüyor. Buralarda neler olduğu tam olarak ortaya çıkmış değil… Ancak görünen o ki iktidar partisi AKP’nin “iktidar olanaklarının beldeye getirilmesi” eşe, dosta ihale vermek, arsa tahsis etmek, imar planı değiştirmek olarak yerine getiriliyormuş…

CHP’nin ve diğer partilerin açılımlarına geçmeden önce İznik için bir parantez açalım…

Şimdilerde titreyerek aslına dönen ve MHP’de “surlara dikilecek bayrak edebiyatı” yapan Kadri Eryılmaz 5 yıl önce “İznik’e iktidar nimetlerini getirmek” için oy almamış mıydı ? Acaba 5 yıl içinde sayesinde hangi iktidar nimetleri İznik’e geldi ? Ne oldu bizim iktidar nimetlerine… Bu arada MHP iktidar mı oldu ? Kadri Eryılmaz gelecek dönemde MHP’nin hangi iktidar nimetlerini İznik’e getirecek acaba ? 5 yılda sur diplerindeki hızarcılara ve sandıkçılara bir çöp kaldırtamayan eski Başkan İznik’in Bizans surlarına ha Türk bayrağı dikmiş ha 3 hilalli MHP bayrağı… Kimin umurunda…

İznik hiçbir kent hizmetinden yararlanamayarak giderek gerileyerek yoksul bir köy haline geldikten sonra Bizans dönemine kadar gerileriz ve İznik’i yeniden fethederiz. Bu kafayla ancak Bizans surlarına bayrak dikerek yeni haçlılara ( AB’ciler, IMF’ciler ) karşı İznik’i savunuruz… Bu arada sormak gerek… Yeni haçlılar gelmezse göl kenarındaki golf sahasında kim golf oynayacak ? Başkanın yeni döneminde orada golf oynanmayacaksa bari bir otağ çadırı kuralım da ata sporumuz karakucak güreş şampiyonaları düzenleyelim… Benden önermesi Kadri Başkan… Gerisi sana kalmış…

Bu sütunlarda 3 Aralık 08’de yayınlanan “KÖMÜR VE ÇARŞAF KARASI “ başlıklı yazımda CHP’nin “kara çarşaf açılımı” için ne yazmıştım ?

“ Sol ve sosyal demokrat değerlerden bütünüyle uzaklaştığı için işçilerden, köylülerden, emekçilerden umudu kesen ve üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonal üyeliğinden atılma noktasına gelen Deniz Baykal’ın CHP’si geçen seçimlerde MHP ile milliyetçilik yarışına girmişti. Bu yetmedi şimdi AKP ile “kara çarşaf ve türban” yarışına giriyor. Yani Atatürk’ün CHP’si AKP’lileşerek seçim kazanacağını sanıyor…”

O günlerde kara çarşafların üzereine takılan CHP rozetleri feodal ağamız beldede aday gösterilmeyince yine törenle söküldü… Tam bu olay tartışılıp Deniz Baykal’ın açılımları fiyasko ile sonuçlanacak iken Baykal’ın imdadına İzmit’ten Sefa Sirmen yetişti. CHP’de yeni açılımın adı “ her mahalleye Kur’an Kursu açılımı
oldu…

Burada bir kelimeyi ilk kez kullanacağım. Yeni nesil Türkçeye yeni kelimeler kazandırıyor. Yeni nesil çok kullandığı için medya aracılığı ile çabuk yayılıyor. Bu yeni kelimemiz “ çakma “ Türkçedeki “sahte” kelimesinin yerine kullanılıyor… CHP’nin “kara çarşaf açılımı” nın arkasından “ her mahalleye Kur’an Kursu “ açılımı gelince şimdilerde CHP’ye “ Çakma AKP” deniyor… CHP’nin açılımları burada kalmıyor. Şimdi sırada “Tarikat açılımı” var…

Bu konuda ben ne mi diyorum ? Ben ; Yaşamı boyunca CHP’den başka hiçbir partiye oy vermeyen rahmetli babam iyi ki bu günleri görmedi… diyorum ve çakma CHP’nin Genel Başkanı Deniz Baykal’a da bir “açılım önerisi” nde bulunuyorum… Sıkıştıkça CHP’yi “Atatürk’ün Partisi” diye tanımlayan Sayın Baykal acaba “Türkçe Ezan – Türkçe Kur’an “ açılımını gündeme getirebilir mi ? Böyle bir açılımı bugün gündeme getirmek adamın arkasının her anlamda sıkı olmasını gerektirir.

CHP’nin mahalle Kur’an kurslarında Arapça Kur’an yerine Türkçe Kur’an öğretilecekse açılım o zaman açılım olur. Yoksa bu ( çakma yetmiyor…) sahte bir açılım olur. Bu sahte açılımlar da CHP’ye de ülkeye de hiçbir şey kazandırmaz.

Geçen hafta Yeni Bursa Gazetesi’nde Yılmaz Akkılıç ağabeyim “Gençliğe Hitabe ve Bursa Nutku” konusunu tekrar anımsattı… Başta Deniz Baykal olmak üzere CHP’lilerin bugünlerde hem Yılmaz Abi’nin yazısını hem de bu iki metni yeniden okumalarını öneririm… O zaman belki duyarlar ve anlarlar 95’lik Çılgın İhtiyar İlmiye ÇIĞ’ın çığlığını

AKP ve CHP bu yerel seçimlerde “açılım” yarışına girince diğer partiler de onlardan geri kalmıyor… Ama onların açılımları aday düzeyinde kalıyor…

Örneğin kendisini CHP’ye alternatif gören DSP İstanbul’da futbolcu Sergen’in bütün takımları dolaşması gibi bütün partilerden aday olan MHP’li Ahmet Vefik Alp’le İstanbul seçmeninin karşısına çıkıyor. Yetmedi Levent Kırca’ya İstanbul sokaklarında tiyatro yapma imkanı veriyor… Kendisine çıkacak televizyon kanalı kalmayan Zekeriya Beyaz Hoca’ya da sokaklarda program yapma olanağı veriyor…

DTP’nin sokakların şiddetinden başka seçmenine vereceği hiçbir yeni açılımı olmadığı anlaşılıyor. Oysa ben onlardan bölge partisi olmak yerine Türkiye partisi olmak için bir açılım bekliyordum…

Devrimin ve aşkın partisi diye bir zamanlar umut bağlanan ÖDP’nin eski genel başkanı ve tek milletvekili Ufuk Uras’ın Ahmet Türk’ün sağ kolu olarak Türk Solu’nu ne kadar temsil ettiğini ise kendi partisi ve seçmeni değerlendirecektir.

Bu sütunlarda 21 Ocak’taki “AHTAPOTUN KOLLARI” başlıklı yazımda dediğim gibi bu yerel seçimlerde kentlerin ve beldelerin sorunları konuşulmuyor bile… Kapitalizmin küresel krizinin işsiz bıraktığı milyonların açlık sorunları da seçimin gündeminde yok…

Yine sütunlarda 3 Aralık 08’de yayınlanan “KÖMÜR VE ÇARŞAF KARASI “ başlıklı yazımda dikkatiniz çektiğim bir bölümü tekrarlayarak şu açılım konusunu bitireyim…

“ Bir de işin “ DEMOKRASİ VE TARİKATLAR” yönü var. Bu başlıkta yayınladığım yazı dizisinde anlatmaya çalıştığım gibi Türkiye’deki dini tarikatlar artık sadece siyasi partileri etkilemekle kalmıyor. Siyasi partilerimiz birer tarikat haline, parti liderleri şeyhlere, parti üyeleri ve seçmenleri de müritlere dönüşüyor. Dini tarikatların yerini siyasi tarikatlar alıyor. Asıl tehlike burada…”

İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ - 18 ŞUBAT 09

Hiç yorum yok: