22 Eylül 2008 Pazartesi

TARİKATLAR VE DEMOKRASİ – 5 –

*
Geçen hafta Türkiye’nin yakın tarihinde önemli rol oynayan 3 Sait’ten ikisine değinmiş ve yer darlığı nedeniyle 3. Sait yani Said-i Nursi bu haftaya kalmıştı. Kaldığımız yerden devam edelim.

Üçüncüsü : Said-i Nursi…

Sevenlerine göre Bediüzzaman Said-i Nursi’nin ( Bediüzzaman = zamanın güzelliği, zamanın en iyisi, çağın eşsiz güzelliği ) yaşamı ve eserleri, üzerine yapılan bilimsel araştırmalar ve tartışmaların bu gazetede aktarılması mümkün değil. 1878 yılında Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı Nurs köyünde doğan Said-i Nursi
Bediüzzaman ismi ile meşhur olmuşsa da, Molla Said, Molla Said-i Meşhur, Said-i Kürdi gibi isimler kullandığı da bilinmektedir.

O’nun yaşam süreci Osmanlı’nın son dönemini, Cumhuriyet’in ilk dönemini ve 1950-60 DP dönemini kapsadığından yani isimlendirirsek II.Abdülhamit’ten Mustafa Kemal’e, İsmet İnönü’den Adnan Menderes’e bu siyasal tarih çerçevesinde geniş bir bakış açısıyla araştırmayı ve değerlendirmeyi gerektirir. Bu gazete sınırlarına sığmaz dediğim bundandır.

Bugünün tarikatlarını ve cemaatlerini anlayabilmek için de bu kapsamlı araştırmalara ve bilgilere gereksinmemiz var. Yoksa ne AKP’nin yüzde 47’sini, ne Fetullah Gülen’in “dinler arası diyalog” çalışmalarını ne de uluslar arası ilişkilerini anlayabiliriz.

Bu bağlamda yarın 25 Eylül 08’de ABD’de Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL’ün ve eski ABD Başkanı Clinton’un da katılacağı Fetullah Gülen’in iftarının temel unsurlarından biri benim burada anlatmaya çalıştığım Said-i Nursi’dir…

Sürekli okurlarım anımsayacaktır. Burada 18 Haziran 08’de yazdığım yazının başlığı “ Öğretmen İmama Yenildi ! (Mi?) “ başlığını taşıyordu. O yazıda Türkiye’nin en meşhur sosyologlarından Prof. Dr. Şerif Mardin’in Said-i Nursi’den çok etkilendiğini ve onun hakkında kitaplar yazdığını belirtmiştim.

Yani yarınki Fetullah Gülen’in uluslar arası iftar yemeğinin de ve son dönemdeki “mahalle baskısı” tartışmalarının da altında da hep bu Said-i Nursi vardır. Onun hakkında sizlerle paylaşmak istediğim çok malzeme var ama gerçekten bu gazetenin sınırlarını aştığı için burada kullanamıyorum.

Benim bu yazı dizisindeki amacım günümüz tarikat ve cemaatlerinin Türkiye’nin ekonomi ve siyasetini nasıl etkilediklerine, yönlendirdiklerine dikkat çekmekti. Bu tarikat ve cemaatleri bize yeni sivil toplum örgütleri gibi yutturmaya çalışan sözde demokrat ve aydınların nasıl yanıldıklarını gösterebilmekti.

Bu yazı dizisinin ilkinde sözünü ettiğim Vatan Gazetesi’nden Mehmet TEZKAN’ ın 11 Ağustos 08 tarihli “ Tarikatların etkin olduğu ülkede demokrasi olmaz!” başlıklı yazısından bir bölümü buraya aktarmak istiyorum.

Mehmet TEZKAN’ da Konya’da 17 öğrencinin ölümü olayına değiniyor…

Aileler, çocuklarımız Kuran öğrenirken öldü, cennete gitti diye seviniyordu.. Meğerse İngilizce öğreniyorlarmış! Tarikat kendi günahını maskelemeye çalışıyor.. Güya kaçak Kuran kurslarına dil uzatılmasını önleyecekler.. Mercek altına alınmasının önünü kesecekler..Mesele Kuran kursu veya İngilizce kursu değil.. 17 çocuğun ölmesi..Öldürülmesi! Peki aileler niye konuşmuyor.. Çocuklarını kaybedenler niye haykırmıyor? Tarikat baskısı yüzünden..Tarikata karşı çıkılır mı? Tarikatın olduğu yerde birey yoktur..Bireyin olmadığı yerde de demokrasi de yoktur.. Bu kadar basit..
*
Sağlıklı, dört dörtlük bir demokrasimiz yok..Bugüne kadar bu eksikliğin nedenini hep askerde aradık..Sivil yaşama hiç bakmadık.. Sivil yaşam ne kadar sivil diye hiç düşünmedik.. Sorgulamadık..Özgür düşünce yoksa, hakkını arayan, sorgulayan bir sivil hayat olmazsa demokrasi olur mu? Tarikatların etkin olduğu bir toplumsal yapıda demokrasiden söz edilebilir mi? Aşiretlerin, cemaatlerin yaşamı kontrol ettiği toplumdan söz ediyorum..Tarikatlar, cemaatler, aşiretler bu toprakların gerçeği, zenginliğimiz falan dersek, biz demokratik bir toplumuz diyebilir miyiz? İşte Konya’da yaşananlar..Çocukları ölen 17 aile bu konuda konuşamıyor bile..O insanlar yarın oy verecek..Kime? Tarikatlarının şeyhleri kime derse ona..Bunun adına da demokrasi diyeceğiz! Bu yapının militarist toplumdan ne farkı var? Birinde üniformalılar emir veriyor..Diğerinde kravatsız siviller..Birinde silah korkusu var.. Diğerinde yanlış aktarılan din korkusu..
*
Konuşamazsın, eleştiremezsin, karşı çıkamazsın, derdini anlatamazsın.. İzin vermezler.. Gırtlağına çökerler..Kader dersin, takdir-i ilahi dersin susarsın.. Susmalısın..Haa.. Arada sırada oy verirsin..Oy verdirirler! Kömür alarak, gıda alarak, para yardımı alarak, burs alarak, çocuğuna aylak aylak dolaşmasın diye bedava Kuran kursu bularak.. (Karşılığında iç rahatlığı ve sevap da kazanmışsındır.) Çaresizsindir..Daha ne istersin ki.. Ne isteyebilirsin ki!
*
Gün gelir..Ölen..Öldürülen çocuğunun bile hakkını arayamazsın.. Adamı o hale getirirler..
*

Bazılarının övünerek söz ettiği bu yapı demokrat birey yetiştirebilir mi? Hayır..
O zaman demokrasi de olmaz.. Olmuyor işte..
Dört yılda, beş yılda bir kurulan sandık demokrasi getirmiyor..



Gelecek hafta 5 haftalık yazı dizinin sonuç bölümüyle dizimizi bitireceğim.

İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ 24 EYLÜL 08

Hiç yorum yok: