***
Üç haftadır sürdürdüğüm bu “Tarikatlar ve Demokrasi” konusunu ilk etapta 5 yazıda tamamlamayı düşünüyordum. Ancak dizi yazı yazacağım derken Türkiye’nin sıcak gündeminden de kopmak istemiyorum. Son iki gündür Başbakan ile Aydın Doğan medyası arasında bir kavga gibi görülen Almanya’daki Deniz Feneri Derneği davası bir yanı ile de benim bu yazı dizimin konuları içinde… Bu yazı dizisinin 27 Ağustos 08 tarihinde yayınlanan ilk bölümünde şöyle bir paragraf yazmışım :
“ Benim görüşüme göre :
Bugünün güncel örgütü Ergenekon var ya hani her gün bir karanlık sayfası, karanlık ilişkileri sözde cılız ampullerle aydınlanıyor (?!) Türkiye’deki tüm dini kisveli tarikatlarının Ergenekon’dan bin bir beter karanlık ilişkileri var. Ergenekon’u tüm medya araştırıyor da bu tarikatları Uğur Mumcu’dan sonra kimse araştırmıyor, araştırmaya cesaret edemiyor. Tarikatlar bu ülkenin kara kutusudur. Medya araştırmıyor ama bir gün cesur yürek bir Cumhuriyet Savcısı çıkar da araştırır. Bakın o zaman ne karanlık ilişkiler ortaya çıkar… Ergenekon solda sıfır kalır.”
O cesur yürek savcı Türkiye’den çıkmadı ama Almanya’dan çıktı. Bu Deniz Feneri Derneği’nin tarikat ve iktidar bağlantıları esasen biliniyordu. O anlamda yeni bir şey değil. Bunların Almanya’da ve Türkiye’de inançlı ve yardımsever insanlardan yardım adı altında topladıkları paraları amacına uygun olarak kullanmayıp belli televizyon kanalları aracılığı ile kendi çıkarları için kullandıkları biliniyor ama kanıtlanamıyordu. Türkiye’de kamu yararına çalışan dernek statüsü de verilen Deniz Feneri Derneği’nin karanlık ilişkiler yumağını Alman Savcı ortaya çıkardı. Mahkeme kamuya açık biçimde devam ediyor. Karanlık para ve siyaset ilişkileri ortaya çıktıkça Ergenekon davası açılmadan önce yaygaralar koparan iktidar yanlısı yalaka basın ( Özellikle Vakit ve Taraf gazeteleri) dut yemiş bülbül kesildiler.
Konuyu gündemden çıkarmak için ne yapsınlar ? Almanya’daki davayı gazetecilik adına kısmen aktaran gazetelerin patronu Aydın Doğan’a yüklenerek hedef şaşırtıyorlar. Başbakan da her zamanki kavgacı üslubu ile ve bu gazetelerin yazdıkları ile Aydın Doğan’a ve Deniz Baykal’a yükleniyor. Başbakan olarak bu sahtekarlıkları yapanlar için nereye kadar giderse gitsin diyemiyor, yolsuzluğu yapanları, yapılanları kınayamıyor bile… Hırsızın suçu yok…Hırsızı gören, yakalayan, haber veren suçlu. Çünkü Almanya’ya gitse bu davada sanık sandalyesine oturtulacak adamı RTÜK Başkanı yapan kendisi. AKP’liler geçen seçimde kullandıkları sloganı çok sevdiler. “ Durmak Yok ! Yola Devam !” Almanya’daki bu davayı izlemeye devam edin. Daha neler çıkacak bakalım ortaya. Bizim C.Savcılarımızda izliyorlar…
Yazı dizimizin geçen haftaki bölümünde tarikat ve cemaatlerdeki müritlerin şeyhlerine itaat, teslim olma anlayışını çarpıcı örnekleri ile anlatmaya çalıştık. Yazı dizisinin sonunda bu şeyhe, efendiye itaat, onun her dediğine körü körüne inanma, şeyhin isteğine kölece boyun eğme anlayışına tekrar değineceğiz.
Yazı dizimizin ilk bölümünün sonunda Mustafa Kemal’in 30 Haziran 1925’teki bir sözünü aktarmıştık. "Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat (yol) uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın buyurduğu ve istediğini yapmak insan olmak için yeterlidir.”
Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözünün geçerliliği sadece 25 yıl sürdü. 1950 yılında DP’nin iktidara gelmesiyle tarikatlar yer altından yeryüzüne çıkıp siyasetin içine öyle bir girdiler ki anlatılır gibi değil.
1950 seçimlerinden sonraki 07 seçimlerine kadar geçen 57 yıllık sürede hangi tarikatın hangi siyasi partiyi nasıl, neden desteklediğini öğrenmek için yakın tarihimizi araştırmacı gözle yeniden okumak gerek. Bu yakın tarihi okumadan tarikat ve siyaset ilişkisini bilmeden son seçimdeki yüzde 47’yi asla anlayamazsınız.
Biliyorsunuz her seçimde siyaset bilimciler, sosyologlar seçimler üzerine kamuoyu araştırmaları yaparlar. Dünyanın tüm demokratik ülkelerinde doğaldır bu. O ülkelerde hangi sendika, hangi toplumsal katman (yani işçiler, köylüler, esnaflar, tüccarlar, sanayiciler) hangi partiyi neden destekleyecek diye yapılan bu araştırmalar Türkiye’de de yapılıyor. Yapılıyor ama bir farkla. Türkiye’de siyasette işçinin, köylünün, esnafın sözü geçmediği için bu araştırmalar bizde hangi tarikat ve cemaat hangi partiyi destekliyor diye yapılıyor… Çünkü siyasette artık tarikat ve cemaatlerin sözü geçiyor. Onların dediği oluyor.
Örneğin geçen yıl yapılan 22 Temmuz seçimlerinde hangi tarikat ve cemaatin hangi partiyi desteklediğini şöyle bir anımsayalım mı ?
Buyurun.
Gülen Cemaati : AKP listelerinde 30’dan fazla milletvekili adayları var. AKP’den sadece Cemil Çiçek’e destek yok… Sivas’ta BBP’li Muhsin Yazıcıoğlu ’na destek var. Milli Görüş’e destek yok…
Nurcuların Yeni Asyacılar kanadı (Mehmet Kutlular) : DP
Kadiriler ikiye bölündü. Galip Kuşçuoğlu kanadı : AKP, diğer kanat hem şeyh hem parti başkanı olan Bağımsız Türkiye Partisi Haydar Baş.
Süleymancıların "liderliği"ni Ahmet Arif Denizolgun ile Mehmet Beyazıt Denizolgun yapıyor. Bakanlık yapan Ahmet Denizolgun, ANAP'ı destekliyordu. Bugün DP'den Antalya 1. sıradan milletvekili adayı. Mehmet Beyazıt Denizolgun ise AKP'den İstanbul 1. Bölge 12. sıradan milletvekili adayı.
Menzilciler : AKP
Nakşibendiler (Nurettin Coşan) : AKP,
Diğer kolu İskenderpaşa Cemaati : Bölgesine ve adaylara göre destek. Sivas’ta Yazıcıoğlu’na tam destek.
İsmailağa cemaati için AKP ile SP rekabeti var.
Yıllardır Erbakan'ın partilerini destekleyen İsmailağa cemaatinin AKP'ye kaymasının nedeni, Çankaya seçim sürecinde yaşananlara bağlanıyor. Nakşibendi Yahyalı cemaatinin SP'ye destek vereceği söyleniyor.
Işıkçılar ( Enver Ören) : AKP
(Kaynak : Tarikatlar, dini cemaatler ve 22 Temmuz - Ömer Erbil Milliyet 9-14 Temmuz 07 Yazı Dizisi)
Bu gazetenin sınırları içinde yer darlığı nedeniyle daha uzun yazamıyorum. Meraklısı bu araştırmayı gösterdiğim kaynaktan bulup okuyabilir. Gelecek hafta tarihsel süreç içinde 3 Said olayı ve Tarikatların yurtiçi ve yurt dışı siyasi bağlantıları konusunu özetlemeye çalışacağım.
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ 10 EYLÜL 08
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder