22 Mart 2008 Cumartesi

Ankara Bağdat Olmadan AKP KAPATILMALIDIR !

*

*
Geçen haftaki “HUKUK VE DEMOKRASİ” başlıklı yazımı Cuma günü yaşanan gelişmelerden sonra pazartesi günü yazabilmiştim. Ve o yazımda şu satırları yazmıştım :

“Yazılacak, söylenecek o kadar çok şey var ki bir yazı sınırlarına sığması mümkün değil.
TSK’nin 27 Nisan e-muhtırası türban özgürlükçüsü AKP’ye yaradı. Oylarını kendilerinin de beklemediği oranda arttırdı ve yüzde 47 şımarıklığı ile iktidar yaptı.
Korkarım bu 14 Mart günü açılan kapatma davası da AKP’nin işine yarayacak… Bir yıl sonra yapılacak yerel seçimlerle birlikte yapılması olası erken genel seçimle oylarını yüzde 70’lere çıkaracaktır.
Öyle görünüyor ki yüzde 47 ile şımaranlar yüzde 70’ le iyice küstahlaşıp saldırganlaşacaktır.
İşte o zaman vay bu ülkeye…”


Pazartesi’den Cuma’ya beş günde öylesine olaylar yaşandı ki… Öylesine konuşmalar yapıldı, demeçler verildi ve yalakalar tarafından öyle yazılar yazıldı ki kriz biteceğine daha da derinleşti. Bu beş günde Türkiye’yi yönetmeye talip olanlar, bu ülkeyi yönetmekten ne kadar aciz olduklarını gösterdiler. Yüzde 47 şımarıkları, yüzde 70’ i de beklemeden bir hafta içinde iyiden iyiye saldırganlaştılar.

Ya da 21 Mart 08 tarihli Hürriyet’te Tufan TÜRENÇ’in 1960 öncesini ve İsmet İNÖNÜ’yü anımsatarak yazdığı gibi “ Suçluların telaşı içindeler.”

( http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/8508308.asp?yazarid=39&gid=61&sz=24380 )

Suçluların telaşı içindeki AKP yöneticileri, partileri hakkında yasalardan aldığı yetkiyi kullanarak hazırladığı iddianame ile Anayasa Mahkemesi’nde dava açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın şahsında hukuka, yasalara öyle saldırılarda bulundular ki sonunda 20 Mart tarihinde Yargıtay Başkanı ve 26 Hukuk Fakültesi Dekanı bunlara hukuku anlatmaya çalıştılar ama dinleyen kim… Bir de bunların yalakaları (eski solcular,köktendinciler vd.) var ki yetkilerini Anayasa’dan alan yargının en üst düzeydeki yargıçlarına bile “hukukun zerresinden anlamıyorlar” diyerek hakareti geçtim utanmadan küfrediyorlar…

Suçluların telaşı içindeki AKP yöneticileri ve yalakaları ilk gün “gayri ciddi” dedikleri iddianamenin ciddi olduğunu, partinin kapatılmasının, siyasal yasakların ufukta göründüğünü anlayınca başka çareler aramaya başladılar… Hemen parti kapatılmasının zorlaştırılması için Anayasa değişikliğini düşündüler. Onlara göre Anayasa zaten bir oyuncak, sanki bir yap boz tahtası. Aylar önce kapatma davası açılan DTP’ nin de bu değişikliklerden yararlanma olasılığı üzerine bundan da sonuç çıkmayacağı anlaşılınca akıllarına aylardır süren “Ergenekon” soruşturması geldi.

Aylar önce tutuklanan ancak hala iddianame hazırlanmadığı için haklarında dava açılmayan ilk zanlılarla bağlantıları varmış gibi 21 Mart Cuma günü sabaha karşı 04.00 de Cumhuriyet Gazetesi’nin 83 yaşındaki baş yazarı İlhan SELÇUK’u, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu PERİNÇEK ve İstanbul Üniversitesi eski rektörü Prof.Dr.Kemal ALEMDAROĞLU’nu ve 8 kişiyi daha 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerindeki gibi baskınla gözaltına aldırdılar.

Adlarını andığım bu üç kişinin gözaltına alınmaları yöntemi, biçimiyle basit bir operasyon gözaltına alma işlemi değildir.

Özellikle bu üç kişi kamuoyu tarafından iyi bilinen isimlerdir. Şu anda gözaltına alınışları ile ilgili bir gerekçe de açıklanmadığına göre bir bilgimiz yok. Ancak basın örgütlerince dile getirildiği gibi Hükümete doğrudan bağlı emniyet güçleri içindeki bir cemaat örgütlenmesinin toplumun diğer muhalif kesimlerine gözdağı vermek amacıyla yaptıkları bir hareket de olabilir. Doğrudan AKP kurmaylarının suçluluk telaşı ile başvurdukları bir intikam göz altısı da olabilir. Yargı kararını verinceye kadar bekleyeceğiz. Ancak bu gözaltına alma yönteminin çok çirkin olduğunu, bize 12 Mart ve 12 Eylül faşist dönemlerini anımsattığını ve bunun için kınadığımı da burada belirtmeliyim.

Bu Ergenekon Çetesi ve 21 Mart’taki göz altılarla ilgili kişisel düşüncemi de bir paragrafta açıklamalıyım. İlk tutuklanan ve Susurluk Davası’nda da adı geçen bazı emekli subaylar ve kendilerine Türk milliyetçilerin sözcüsü gibi sıfatlar yakıştıran, Hrant DİNK cinayetini öven bu kişilerin yargı önüne çıkarılmasından hiç rahatsızlık duymadım. Çünkü bu tür milliyetçiliğe kendimi bildim bileli karşıyım.

21 Mart’ta göz altına alınanlardan Doğu PERİNÇEK ve arkadaşlarının da hiçbir görüşüne katılmıyorum.

İlhan SELÇUK, kırk yıldır okuduğum, saygı duyduğum bir yazardır. Onun 22 Temmuz öncesi milliyetçiliğe kayan görüşlerine de katılmıyorum.

Çok kişisel nedenlerle 18 yıldır Cumhuriyet Gazetesi almıyorum. Ama fırsat buldukça okurum. Cumhuriyet Gazetesi benim için Cumhuriyet’in temel kurumlarından biridir.

Bugün 21 Mart 08 günü okumadığım, görüşlerine kısmen katılmadığım Cumhuriyet Gazetesi ve 83 yaşındaki bilge insan İlhan SELÇUK’la dayanışma için Cumhuriyet Gazetesi önüne gittim. Gün farklılıklara karşın Cumhuriyet’le dayanışma günüdür. Yarın Cumhuriyet Gazetesi’ni de almaya başlayacağım. Çünkü AKP’nin bize dayattığı, gericiliğe ,hukuk tanımazlığa, Cumhuriyet düşmanlığına karşı demokrat sorumluluğum,sosyalist bilincim bunu gerektiriyor.

Son bir haftanın gelişmelerinden ve AKP yöneticilerinin hukuka saygısızlıklarını gördükten sonra artık AKP’nin kapatılmasını savunuyorum.

Ama sadece Cumhuriyet Başsavcısı’nın iddianamesindeki gerekçelerle değil. Benim kişisel görüşüme göre AKP’nin kapatılmasını gerektiren suçlarının içinde şunlar da olmalıydı…

Anayasa Mahkemesi’nin kararına karşın ormanlık alanları 2 B adı verip talan etme çalışmasını yürütmesi,
Orman alanlarını turizm için yağmaya açması,
Cargill’e özel af yasası çıkarmaya çalışması,
Kyoto Andlaşmasını imzalamaya yanaşmaması,
Sosyal Güvenlik Yasası adı altında emekçilerin haklarını gasp etmesi,
Ulusal güvenliğimizi ABD ve AB’ye bırakması,
Türbandan başka diğer özgürlük alanlarındaki kayıtsızlığı,
İşsizliğe, açlığa çözüm bulamaması bunun yerine hediye paketleri ile
oy avcılığı yapması,
Yeni yatırım yapmak yerine ülkenin tüm ulusal değerlerini ve kurumlarını özelleştirme adı altında yabancılara satması,
Hırsızlığın, talanın, rüşvetin yaygınlaşması ve daha bir sürü uygulaması.

*

Bildiğiniz gibi bugünlerde ABD’nin Irak’ı işgalinin beşinci yılı… ABD Irak’ı niye işgal etmişti ? Irak’a demokrasi getirmek için… Peki bugün Irak’ta demokrasi var mı ? Beş yılda Irak’ta, Bağdat’ta kaç kişi öldürüldü ? Bugün Irak’ta demokrasi yerine ABD’nin bir kukla yönetimi var. Başında da ABD işbirlikçisi bir Kürt lider Talabani. Hani şu geçen hafta Ankara’ya gelen adam. Kuzey Irak’ta da Barzani isimli bir başka işbirlikçi… ABD emperyalizmi bizim bu işbirlikçi Kürtlerle anlaşmamızı istiyor. Bize de Irak tipi ABD güdümünde bir demokrasi dayatıyor.

Yani ABD emperyalizmi Ankara’nın da Bağdat gibi olmasını istiyor. Korkarım ki bu AKP iktidarı kaldığı sürece hem siyasal olarak, hem sosyal, kültürel olarak hem de coğrafi olarak Türkiye Irak’a, Ankara da Bağdat’a dönecektir. Ben bu nedenle de AKP’nin kapatılması gerektiğini düşünüyorum.

Ve bu yazının sonunda diyorum ki ;

Ankara Bağdat olmadan,
Türkiye çöl olmadan,
AKP KAPATILMALIDIR !


*
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ 26 MART 08

Hiç yorum yok: