25 Ağustos 2008 Pazartesi

TARİKATLAR VE DEMOKRASİ – 1 -

***
Bu sütunlarda 06 Ağustos tarihli “ Ormanları yak… İnsanları öldür… Sonra da “Takdir-i İlahi” de çık işin içinden… BU KADAR UCUZ MU ?” başlıklı yazımda ; Konya’nın bir beldesinde Süleymancılar tarikatına ait kaçak Kur’an kursunun yurt binasının çökmesi sonucu 18 kız öğrencinin ölümü ile ilgili olarak tarikatlar konusuna kısaca değinmiştim.

Yazımın o bölümünü bir kere daha tekrarlamak istiyorum :

“Anadolu’da bir çok belde ve köyde dini tarikatların egemenlik alanı içinde faaliyet gösteren yüzlerce Kur’an Kursu ve öğrenci yurtlarında ne eğitimi veriliyor ? Gencecik beyinlere sadece Kur’an öğretiliyor ve dini bilgi mi veriliyor ? Neden insanlar Kur’an öğrenmek için Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurslarına değil de bu tarikat kurslarına gidiyor ? Bu kursları kim denetleyebiliyor ? Milli –Dini- Eğitim Bakanlığı mı, Valilikler, Kaymakamlıklar mı, Diyanet mi, Müftülükler mi ? Tarikatları denetlemek kimin haddine… Medya bu konuyu araştırıp, tartışabiliyor mu ? Son olayda bile 18 kız çocuğuna mezar olan sözde öğrenci yurdunun hangi tarikata ait olduğunu bile yazamayan medya mı araştıracak ve tartışacak ? Çöken binanın altında çocukları ölen aileler bile şikayetçi değil ve tarikatın adını kullanmak istemiyorlar. Sadece Takdir-i İlahi deyip geçiyorlar… Ve AKP hükümeti geçen yıl bu kaçak Kur’an kurslarına ceza verilmesini engelleyen yasa değişikliğini neden yaptı ? Gencecik çocuklarımızın yaşamı bu kadar ucuz mu ? Evet maalesef ucuz değil değeri bile yok… Aman Süleymancılar zarar görmesin…
Kimse ne Fetullahçılara, ne Nurculara, ne Süleymancılara, kısacası hiçbir tarikata dokunamıyor, onları eleştiremiyor… Tarikatlarla el ele, kol kola “Yola Devam…” Bu yol nereye gider diye soran da yok…Bize de “Yolunuz açık olsun…” demek düşer. “


Bu satırlardaki eleştirinin hedefinde ( Cumhuriyet Gazetesi’ni ve rahmetli Uğur Mumcu’yu ayrık tutarak ) biraz da ulusal medya vardı. Son yıllarda Türkiye’de örgütlenmeleri ve etkinlikleri çok ciddi boyutlara varan tarikatlar konusunu araştırmayan, tartışmayan, haberlerinde çöken yurt binasının hangi tarikata ait olduğunu bile yazamayan – söyleyemeyen ulusal medyada nihayet iki farklı ses çıktı.

Önce Vatan Gazetesi’nde Mehmet TEZKAN’ ın 11 Ağustos 08’de “Tarikatların etkin olduğu ülkede demokrasi olmaz!” ve 12 Ağustos 08’ de “Tarikatların gölgesinde göstermelik demokrasi! “ başlıklı yazıları yayınlandı. Daha sonra Hürriyet Gazetesi’nden Özdemir İNCE, 06 yılında dizi olarak yazdığı yazılarını 20 Ağustos’tan itibaren köşesinde yeniden yayınladı. Son yazı bugün yayınlanmış olacak. Arkasından iki yılın sonunda yeni değerlendirmelerini okuyacağız.

Yazıların tamamını isteyen internet ortamında rahatlıkla bulabilir. Bu nedenle burada tekrarlayacak değilim.

Arapça’da “yol” anlamına gelen tarikat sözcüğü, başlangıçtaki sufinin Allah’a ulaşmak için izlediği mistik yolu ifade ederken XI. Yüzyıldan itibaren araya şeyhlerin, mürşitlerin ve rehberlerin girmesi ile yozlaşma başlamış ve bugüne gelindiğinde tarikatların artık tasavvufla ve dinle ilgisi kalmamıştır.

Benim bildiğim ve gözlemlediğim kadarıyla bugünün bütün dini tarikatları M.Kemal Atatürk’e ve Cumhuriyet’in temel ilkelerine karşıdır. Atatürk’e ve Cumhuriyet’e karşı olan tarikatların ABD ve AB’nin emperyalist güçleri ile bağlantıları ise dikkat çekicidir.

1925 Şeyh Sait İsyanı’nın arkasında İngiltere’nin olduğunu tarikatçılar hariç herkes biliyor. 1925’te İngiltere’nin desteğiyle genç Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı isyan başlatanlar ile 10 yıldır ABD’de ikamet eden Fetullah Gülen arasında ne fark vardır ? Fetullah Gülen ABD’de 10 yıldır emekli vaiz maaşı ile mi yaşıyor ?
Bugünün tarikatlarını bize yeni sivil toplum örgütleri diye yutturmaya çalışan üniversite hocaları ve İslamcı yazarlar siz bizi aptal mı sanıyor sunuz ?

Benim görüşüme göre :
Bugünün güncel örgütü Ergenekon var ya hani her gün bir karanlık sayfası, karanlık ilişkileri sözde cılız ampullerle aydınlanıyor (?!) Türkiye’deki tüm dini kisveli tarikatlarının Ergenekon’dan bin bir beter karanlık ilişkileri var. Ergenekon’u tüm medya araştırıyor da bu tarikatları Uğur Mumcu’dan sonra kimse araştırmıyor, araştırmaya cesaret edemiyor. Tarikatlar bu ülkenin kara kutusudur. Medya araştırmıyor ama bir gün cesur yürek bir Cumhuriyet Savcısı çıkar da araştırır. Bakın o zaman ne karanlık ilişkiler ortaya çıkar… Ergenekon solda sıfır kalır.

Tarikatlar ve Demokrasi konusuna haftaya devam edeceğim. Ama tarikatlar konusu açılmışken Atatürk’ün şu sözlerini hangi koşullarda ve neden söylediğini bir kez daha düşünmenizi rica ediyorum.

Mustafa Kemal, 30 Haziran 1925 tarihinde şöyle konuşuyordu:

"Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat (yol) uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın buyurduğu ve istediğini yapmak insan olmak için yeterlidir. Tarikat başkanları bu dediğim gerçeği bütün açıklığı ile algılayacak ve kendiliklerinden derhal tekkelerini kapatacak, müritlerinin bundan böyle olgunluğa eriştiklerini kabul edeceklerdir."

Hiç yorum yok: