*
Geçen hafta Türkiye’de felaketler haftasıydı…Gerçi Türkiye’de felaket hiç bitmiyor ama geçen hafta hepsi üst üste geldi.
Önce Pazar akşamı Güngören’de terör iş başındaydı. Güngören’de sıcak geçen bir Pazar gününün akşamında serinlemek için kendini dışarı atan insanlar; Masum insanları hedef alan terör bombasının kurbanı oluyordu. Sonuç : 18 ölü ve yüzlerce yaralı.
Sonra insan tacirlerinin bir TIR kasasında taşıdıkları ve havasızlıktan ölen 14 insan cesedinin tarlaya atılmış fotoğrafları çıktı ortaya. Onlar ABD emperyalizminden – ya da ABD tipi özgürlükten- kaçan doğunun yoksul insanlarıydı. Bu kaçış sırasında ya küçücük teknelerle denize bırakılıyor ve cesetleri denizden toplanıyor ya da TIR kasalarında havasızlıktan ölüyor ve cesetleri tarlalara atılıyor.
Ardından Antalya’dan gelen ve bu yazının yazıldığı tarihte halen dört gündür devam eden orman yangın haberleri ve görüntüleri yürek yakıyor.
Bitmedi… Konya’nın dağlık bir beldesinde kaçak Kur’an Kursunun yurt binasından 11-16 yaşları arasında 18 kız çocuğunun cesedi çıkarılıyor ve gecenin karanlığında toprağa veriliyor.
Bu dört felaket haberinin üç ortak noktası var. Birincisi bizim yönetici diye bildiğimiz insanların ve olayın mağdurlarının olayı açıklayış biçimleri. Takdir-i İlahi… İkincisi ise adına ulusal medya dediğimiz gazeteler ve televizyonların olaya yaklaşım biçimleri. Bu felaket olaylarının nedenlerini tartışmak, araştırmak yerine sadece duygu sömürüsü yapmak. Üçüncüsü de bu olaylarda kimsenin sorumluluk almaması, kimsenin yargıda hesap vermemesi.
Ergenekon denilen ucubenin ve garabetin açılan davasında duruşmalar henüz başlamamışken yargılamayı siyasi arenada başlatan siyasiler ile yargılamayı her gün televizyon ekranlarında ve gazete sütunlarında sürdüren medya iddianamedeki bir ifadeyi gerçekmiş gibi tartışıyor ve hüküm veriyor. Ama aynı siyasiler ve medya 21 Ağustos 06’da benim yaşadığım Mazı Köyü’nde çıkan büyük orman yangının nedenlerini ve sonuçlarını araştırmadı, tartışmadı. Daha sonra Mersin, Antalya, Muğla illerinde çıkan hiçbir orman yangınını da araştırmadı, tartışmadı ve unutuldu gitti. Aynı şey Antalya’da devam eden yangınlara da uygulanıyor. Sadece felaket görüntüleri, sahte bir “vah… vah…” ve Takdir-i İlahi…
Bu yangınların çıkmasına neden olan TEDAŞ ’ın durumunu kimse tartışmıyor. Özelleştirme adı altında birilerine peşkeş çekilen bu kurum özelleştirildiğinden beri elektrik dağıtım şebekesinin bakım, onarım ve yenilemesi için beş kuruşluk yatırım yapmadı. Dağıtım şebekesi dökülüyor. Özellikle de ormanlık alanlarda ve bu alanlara yakın bölgelerdeki tarım arazilerinde sayısız yangınların çıkmasına bu bakımsızlık, tedbirsizlik ve sorumsuzluk neden oluyor. Beyler sadece kasalarını doldurmakla meşgul. Bu yangınlarda TEDAŞ kadar, bu kurumu özelleştirenler, bu kurumu denetlemeyenler, bu kurumu eleştirmeyenler de suçludur.
Bu yangınların diğer bir suçlusu da Anayasa gereği ormanları korumakla görevli olan ama görevini yapmayan Orman Bakanlığı ve teşkilatıdır. Bu konuda yazılacak, söylenecek çok şey var. Bu konuyu isteyen herkesle tartışmaya varım.
Orman yangınlarında durum böyle de yıllardır acımasızca süren insan ticaretinde durum farklı mı ? Bu insan tacirlerinin elinde şimdiye kadar kaç kişi öldü ? Bu yoksul insanların ticaretinden, ölümlerinden kim yakalandı, kim yargılandı, kim ceza çekti ? Hangi AB Devleti tedbir aldı ? Yetkilileri tedbir almaz, medyası tartışmaz…Mağdurları Takdir-i İlahi der… İnsan yaşamı bu kadar ucuz mu ? Evet, maalesef ucuz…
Anadolu’da bir çok belde ve köyde dini tarikatların egemenlik alanı içinde faaliyet gösteren yüzlerce Kur’an Kursu ve öğrenci yurtlarında ne eğitimi veriliyor ? Gencecik beyinlere sadece Kur’an öğretiliyor ve dini bilgi mi veriliyor ? Neden insanlar Kur’an öğrenmek için Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurslarına değil de bu tarikat kurslarına gidiyor ? Bu kursları kim denetleyebiliyor ? Milli –Dini- Eğitim Bakanlığı mı, Valilikler, Kaymakamlıklar mı, Diyanet mi, Müftülükler mi ? Tarikatları denetlemek kimin haddine… Medya bu konuyu araştırıp, tartışabiliyor mu ? Son olayda bile 18 kız çocuğuna mezar olan sözde öğrenci yurdunun hangi tarikata ait olduğunu bile yazamayan medya mı araştıracak ve tartışacak ? Çöken binanın altında çocukları ölen aileler bile şikayetçi değil ve tarikatın adını kullanmak istemiyorlar. Sadece Takdir-i İlahi deyip geçiyorlar… Ve AKP hükümeti geçen yıl bu kaçak Kur’an kurslarına ceza verilmesini engelleyen yasa değişikliğini neden yaptı ? Gencecik çocuklarımızın yaşamı bu kadar ucuz mu ? Evet maalesef ucuz değil değeri bile yok… Aman Süleymancılar zarar görmesin…
Kimse ne Fetullahçılara, ne Nurculara, ne Süleymancılara, kısacası hiçbir tarikata dokunamıyor, onları eleştiremiyor… Tarikatlarla el ele, kol kola “Yola Devam…” Bu yol nereye gider diye soran da yok…Bize de “Yolunuz açık olsun…” demek düşer.
Güngören’deki teröre ise dolaylı-dolaysız destek olanlara söyleyecek söz bulamıyorum. Terörden medet umanlar, teröre taraf olanlar Güngören’de terör bombası ile ölenler de mi Takdir-i İlahi sonucu öldüler ? İnsan yaşamı bu kadar ucuz mu ? Ucuzluk ne kelime Türkiye’de insanın ne değeri var…Ne de insanlığın adı var…
Vah benim güzel ama sahipsiz, yalnız, yöneticisiz, demokrat (!) ve özgür (!) ülkem…
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ - 06 AĞUSTOS 08
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder