12 Mayıs 2008 Pazartesi

MARE NOSTRUM

*




**


Bildiğiniz gibi geçen hafta zorunlu nedenlerle yazımı yazamadım. Geçen hafta yazmayı düşündüğüm 1 Mayıs 08 olayları ile ilgili düşüncelerimi –güncelliğini yitirmiş gibi görünse de- yine de kısaca yazmak istiyorum.

30 Nisan 08 tarihinde bu köşede yayınlanan “ 1 MAYIS DÜŞÜNCELERİ “ başlıklı yazımın sonunda “ Umarım ve dilerim ki Türkiye’yi yönetenler 31 yıl önceki ayıbı tekrarlamazlar ve Türkiye’nin işçileri, emekçileri 1 Mayıs bayramlarını özgürce ve barış içinde Taksim Meydanı’ nda kutlayabilirler.” demiştim ama ne yazık ki bu dileğim gerçekleşmedi. Doğrusu gerçekleşmeyeceğini ben de biliyordum ama çaresiz bir umut ifadesiydi benimki.

1 Mayıs 08 günü İstanbul’da yaşananları sabahın ilk saatlerinden itibaren televizyon kanallarından izlemeye çalıştım. İletişim teknolojisi sayesinde o gün İstanbul’da olup biteni benim gibi tüm Türkiye ve de tüm dünya izledi, gördü.

Aman işçiler Taksim’e çıkmasın, orada bayram yapmasın…” korkusu ile 1 Mayıs 08 günü İstanbul’un otobüs, metro, araç , vapur, motor seferlerini durduran , Taksim Meydanı’nı tel örgülerle kapatan, polislerle dolduran, kendini kentin yöneticisi sanan Vali Bey’i bunca önleme karşın yine de Taksim Meydanı’na gitmek isteyeceklere “orantılı güç” kullanarak engel olacağını duyuruyordu.

İstanbul Valisi’nin “orantılı güçleri” ellerinde taleplerini yazdıkları bezden pankartlardan başka silahı olmayan işçilerin sendikaları olan DİSK’te bile toplanmasına izin vermedi. Üzerlerine tazyikli su sıktı, gaz bombası attı. Aynı şey bir siyasi parti olan ÖDP ‘ de toplananlara da yapıldı. Orantılı güçler önüne geleni copladı, tokatladı, tekmeledi… Yetmedi. En kanlı savaşlarda bile dokunulmayan hastaneye bile gaz bombası attı bu orantılı güçler.

Ama Allah için görevlerini yaptılar…İşçileri Taksim Meydanı’na sokmadılar. Bu görevini başaran orantılı güçlerin komutanı İstanbul Valisi’ ne bir madalya ve o gün işçilere dayak atmaktan bitap düşen tüm polislere birer maaş ikramiye verilmezse ayıp olur…

AKP ’nin nasıl bir özgürlükçü ve demokrat parti olduğunu bütün dünya gördü. Türbandan başka özgürlük tanımadığını, bilmediğini biz biliyorduk ve söylüyorduk da AKP yardakçısı bazı yazar ve çizer de nihayet gerçeği gördü mü acaba ? İşte bu yardakçılardan biri olan Radikal Gazetesi’nin 2 Mayıs 08 tarihli manşeti :

“AKP'nin demokratlığı buraya kadarmış “

Gazetelerine bu anlamlı başlığı atan İsmet Berkan ve ekibine ne diyelim ? “ Günaydın ! “

Radikal Gazetesi’ne “ günaydın “ diyorum da olayları partisinin grup toplantısında değerlendirirken sendikalara “ Şişli’de 500 kişiyi bile toplayamadılar…” diyen Kasımpaşalı Başbakana diyecek bir söz bulamadım…

Türban özgürlükçüsü AKP bu başarılı Taksim savunmasından sonra İstanbul Valisi’ ne madalya, orantılı güçlerine birer maaş ikramiye verir de AKP’ ye ödülü kim verecek ? AB’ nin şaşkın müfettişleri mi ? AB artık durdurduğu üyelik görüşmelerini açabilir. Hatta sadık dostları türban özgürlükçüsü, sandık demokratı AKP kapatılmasın diye Anayasa Mahkemesi karar vermeden önce Ankara’da bir zirve toplantısı da düzenleyebilirler…

Biz geçelim 1 Mayıs’tan 6 Mayıs’a…

6 Mayıs 72 günü sabaha karşı Ankara’da darağacına asılarak idam edilen üç fidan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan aradan 36 yıl geçmesine karşı unutulmadı. Eğer yaşasalardı bugün 60’lı yaşlarda benim gibi birer emekli olacaklardı…Bu konuda yazılacak çok şey var.

Ben sözü ve yazıyı uzatmamak için onları Can Baba’ nın (Can YÜCEL) bir şiiri ile saygı ve özlemle anıyorum.

CAN YÜCEL

MARE NOSTRUM *


En uzun koşuysa elbet Türkiye'de de Devrim,
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak...
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun !

___________________
*Bizim Deniz (Latince)

İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ - 14 MAYIS 08

Hiç yorum yok: