12 Kasım 2007 Pazartesi
BİR YUDUM HALİL ERGÜN VE İZNİK
Bu ayın başında gazetelerin televizyon programlarının tanıtımında kullandıkları aşağıdaki duyuruyu okuduğumda heyecanlandım.
Duyuru şöyleydi :
“ Nebil Özgentürk'le Bir Yudum İnsan'da yeni sezon ve yeni bir bölüm... Bugün, Halil Ergün'ün yaşam öyküsüyle döneme merhaba diyecek olan programı yeni sezonda Yetkin Dilenciler seslendiriyor. Bir Yudum İnsan, yeni sezonun ilk bölümünde sahne ve sinemada 40. yılını tamamlayan Halil Ergün'e ve doğup büyüdüğü İznik'e bir pencere açıyor.
Tiyatroyu örgüt sayan, 12 Mart yönetimince tutuklanan, afla çıktığında Yılmaz Güney'in 'İzin' filmiyle sinemaya adım atan, 8o'e yakın pek çok filmde rol alan ve yıllardır başta Yaprak Dökümü, Baba Evi gibi dizilerde oynayan Ergün, sinemada yaşanan çelişkileri de anlatacak, politikaya girdiği yılları da... Ve tabii ki birlikte sinema yaptığı, bir soba borusu devrilmesi sonucu yanarak ölen yönetmen Bilge Olgaç'la yaşadığı anılarını anlatacak.”
3 Kasım Cumartesi akşamı yayınlanan birinci bölümü gezide olduğum için izleyemedim.10 Kasım Cumartesi akşamı ikinci bölümü,ertesi sabah ta tekrarda birinci bölümü de seyrettim.
Sevgili Dostum Halil Ergün’ün 40 yıllık sanat yaşamının 35 yılını yakından izlediğim ayrıca bu programda anlattıklarının bir kısmını daha önceden kendisinden dinlediğim için bu programı seyrederken zaman zaman gülümsedim,zaman zaman hüzünlendim ama çokça da düşündüm.
Burada ayrıntısına giremeyeceğim ama kısaca belirteyim .Gülümsediğim bölümler 12 Mart-12 Eylül dönemlerinde yaşadıklarını anlattığı bölümlerdi.Hüzünlendiğim bölüm ise Halil sayesinde tanıyıp sevdiğim güzel insan Bilge Olgaç’ın bir yangın sonrası yaşamını yitirdiği bölümdü.Düşündüğüm bölümler ise Halil’in siyaset yılları ve İznik’i anlattığı bölümlerdi.
“Toprak çağırıyor…İznik çağırıyor…” diyen İznikli Halil Ergün’ün programını umarım tüm İznikliler izlemiştir.
“Bir Yudum İnsan : Halil Ergün” iki bölümlük bir programdı.Ben de bu yazıyı iki bölüm yapacağım.Bu ilk bölümde bu gazetenin bu sütunlarında 20 Nisan 2005 tarihinde onun için yazdığım yazının bir bölümünü bir kez daha tekrarlıyorum.
**
“ Biz bu kasabanın kırlangıçlarıyız… Kırlangıçlar yuvalarını yapıların kuytu yerlerine çok sağlam bir şekilde sabırla kurarlar ve zaman zaman yuvalarından ayrılsalar da yuvalarını unutmazlar.İnsan yaşamında da kırlangıç fırtınaları yaşanır,bazı insanlar kırlangıçlar gibi uzaklara savrulur.Ancak kırlangıcın aklı bin bir emekle kurduğu yuvasındadır,tek sığınağı orasıdır.Dünyayı dolaşıp gelse geleceği son yer yuvasıdır.Bazen kırlangıç yuvaları boş kalır.O yuvaları sakın ola ki boş sanıp yıkmaya kalkmayın.O yuva için yüreği pır pır eden kırlangıçlar vardır.
Halil Ergün’ü hiç televizyon söyleşilerinde izlediniz mi ? Söyleyeceğini açık seçik net olarak söyler ve sözü mutlaka İznik’e getirir.İznik deyince gözlerinin içi güler,gözleri çocukluğuna döner,gözleri yaşarır ve “Benim kasabam İznik’te…” diye başladı mı anlatmaya sözlerini kesemezsiniz.Halil çevresindeki dostlarına öylesine duygulu anlatır ki İznik’i,konuştuğu her insana geçiriverir İznik sevgisini.Halil’in anlatımlarından etkilenerek Halil’in anlattığı İznik’i görmeye gelen çok insan tanırım.Halil kasabasını,İznik’i sever.Zamanının çoğunu dışarıda geçirse de aklı ve yüreği hep buradadır,İznik’tedir.Halil’i anlatmaya sayfalar yetmez.
Otuz yıldan fazla oluyor tiyatrodan kopup sinemaya geçtiği.Oynadığı ilk filmlerinden biri olan “İzin” (1974) de Yılmaz Güney’in bir senaryosuydu.Halil o filmde de Selimiye’den izinli çıkan bir mahkumu oynuyordu.Aradan 31 yıl geçmiş Erden Kral’ın “Yolda” (2005) filminde Halil Ergün filmin “Yılmaz” karakterini canlandırıyor.Arada bir de 1981’in zor koşullarında yapılan ve Türk sinemasına en büyük ödüllerden birini getiren Şerif Gören’in “Yol” filmi var.Sanat dünyası bu süreci biliyor.Halil’i,O’nun tutarlı çizgisini tanıyor,Türk sinemasına verdiği emeği de biliyor ve takdir ediyor.
O Halil,bizim kasabamızın Halil’idir…Bazıları farkına varsa da varmasa da…Bu kasabada O’nun başarılarıyla gurur duyanlar olduğunu O’da biliyor.
Halil’de,Hamdi’de kendi alanlarında başarıyı yakalamış dostlarımızdır.Onlar ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar,ne kadar ödül alırlarsa alsınlar,kasabamızdan alacakları küçük bir selam kadar değerli olamaz…
Burada istemeyerek de olsa bir paragraf açmak istiyorum.Geçmişte masum insanları acımasızca öldüren eli kanlı katiller,mafya babaları,devleti hortumlayanlar doğdukları kasabalarda kahramanlar gibi konvoylarla karşılandılar.Güreşçiler,futbolcular yere göğe sığdırılamadılar.O kasabalar, o insanlar için “Türkiye sizinle gurur duyuyor !” diye meydanlara döküldü.
Halil’de,Hamdi’de bu arada ben de yaşam boyu elimize silah almadık.Benim 35 yıllık emeğim hariç devletle hiçbir alışverişimiz olmadı.Düşüncelerimizle,İznik sevgimizle var olduk.Kasabamızın adını lekeleyecek hiçbir eylemimiz olmadı.Biz belki devlet için bir şey yapmadık ama bu ülkenin güzel insanları için,çocuklar için sanat ürettik.Bu kasabanın tarihi eserlerinden bir taş eksilse,gölüne bir çöp düşse bizim yüreğimiz kanar.Bahar aylarında yüreğimiz kasabamızın erik,elma,şeftali ve kiraz çiçekleri gibi renk renktir.Sararan bir asma yaprağında,üzüm salkımında,zeytin karasındadır sevdamız.Biz kasabımızı hep sevdik.Hem de karşılıksız sevdik.Çünkü “Bu kasaba bizim baba evimiz,ana kucağımız,çocukluğumuzun geçtiği yuvamızdır.
Biz bu kasabanın kırlangıçlarıyız…”
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ - 14 KASIM 07
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder