İznik DOĞUŞ Gazetesi,30 yıldır İznik’te yayınlanan haftalık bir yerel gazete.Ben bir İznikli yurttaş olarak bu gazetede İznik’in sorunları hakkında yazılar yazıyorum.
Geçen yıl bu yerel gazetenin bu sütunlarında bir yerel gazeteci olarak onarılan Kırgızlar Türbesi konusunda fotoğraflı haber ve yazılar yazdım.
28 Haziran 06 tarihli DOĞUŞ’taki fotoğraflı yazımın başlığı :”KIRGIZ MEZARLARI NEREDE ?” başlığını taşıyordu.
5 Temmuz 06 tarihli yazımın başlığı ise ; “BİLDİKLERİMİZ-BİLMEDİKLERİMİZ !...YAZDIKLARIMIZ-YAZMADIKLARIMIZ !...” dı.
8 Kasım 06 tarihli yine fotoğraflı yazımın başlığı ise ; “KIRGIZLAR’IN HESABINI KİM VERECEK ?” idi.
8 Kasım 06 tarihinde bir başka iş daha yaptım.Bu üç yazımı bir mektupla TBMM’deki 16 Bursa Milletvekiline e-mail yolu ile gönderdim.
CHP Bursa Milletvekili Sayın Mehmet KÜÇÜKAŞIK,konuyu TBMM gündemine taşıdı ve benim yazılarımı TBMM kürsüsünden okudu ve yazdıklarım TBMM Genel Kurul Tutanaklarına geçti.
Dönemin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN TBMM’de bir söz verdi.
TBMM Genel Kurul Tutanakları’ndan aynen aktarıyorum.İsteyen TBMM web sayfasından aslını görebilir.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
22. Dönem 5. Yasama Yılı
16. Birleşim 08/Kasım /2006 Çarşamba
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - ...İznik'te, Kırgızlar Türbesi'nin onarımıyla ilgili bir gazete haberini, burada, bizlerle paylaştı. Kırgızlar Türbesi ve mezarlığıyla ilgili işleri yapan, Vakıflar Genel Müdürlüğü değil, İznik Kaymakamlığı. Ama, ben, Hükûmetin bir üyesi olarak ve Başbakan Yardımcısı sıfatıyla, orada ileri sürülen iddiaları ihbar kabul ederek, İçişleri Bakanlığı kanalıyla, İznik Kaymakamlığından bilgi isteyeceğim ve cevabını sizlere göndereceğim, ilgili gazeteye de ayrıca intikal ettireceğim. Çok teşekkür ederim.”
8 Kasım 06 tarihli yazımın son paragrafını buraya aktarıyorum.
“Bu sorularımı yerel basın aracılığı ile Sayın Kültür Bakanı’na,Sayın Dışişleri Bakanı’na,Sayın Bursa Valisi’ne,Sayın Bursa Anıtlar Kurulu’na,Sayın Vakıflar Genel Müdürü’ne,Sayın İznik Kaymakamı’na ve Sayın Kırgızistan Büyükelçisi’ne soruyorum…Sayın İznik Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazdıklarımı lütfen ihbar kabul ederek sorumlular hakkında soruşturma başlatmasını talep ediyorum. “
İznik Cumhuriyet Başsavcısı talebimi kabul edip bir Hazırlık soruşturması başlattı ve ben 1 Aralık 06 tarihli tanık ifademde bildiklerimi kendisine anlattım.Elimdeki fotoğrafları da kendisine ilettim.
Aradan bir yıldan fazla zaman geçti...Bu bir yıl boyunca hep bir yanıt bekledim.Ama kimseden bir tek satır yanıt alamadım...
Ben yerel gazeteci olmamın ötesinde hukukçuyum.Hukuka saygılıyım.T.C Devleti’nin de bir “hukuk devleti” olduğuna inanmak istiyorum.
Hukuk Devleti olan TC’nin yasama organına TBMM’ne inandım-güvendim.
Yasama organı TBMM’de bu devletin Yürütme organı olan Hükümetin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN’in verdiği söze inandım-güvendim.
Bu devletin yargı organı İznik Cumhuriyet Başsavcısı’na inandım-güvendim.
Basını herhalde izlerler diye düşündüğüm Bursa Valisi’ne,Bursa Anıtlar Kurulu’na,Vakıflar Genel Müdürü’ne,İznik Kaymakamı’na güvendim-inandım.
Yukarıda isimlerini saydığım Devletin yasama-yürütme-yargı ve idari makamlarının hiçbirinden,hiç kimseden olumlu veya olumsuz tek bir satır yanıt almadım.
Bu durumda ne yapmam gerekiyor ? Bir fikri olan var mı acaba ?
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ - 28 KASIM 07
25 Kasım 2007 Pazar
19 Kasım 2007 Pazartesi
İZNİK ve HALİL ERGÜN
Geçen hafta “BİR YUDUM HALİL ERGÜN ve İZNİK” başlıklı yazımda bir televizyon programından yola çıkarak Halil ERGÜN’ün İznik’e bakışını,onun İznik sevgisini dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım.Halil ERGÜN hemşehrimiz,dostumuz baba ocağı İznik’i sevdiği kadar İznik’i her fırsatta tanıtmak için de çaba harcar.Bu onun için çok doğal bir davranıştır.Çünkü o gerçek bir İzniklidir.
“Kırlangıç Fırtınası” ; Halil ERGÜN’ün kendi özyaşam hikayesinden yola çıkarak senaryosunu yazdığı,başrolünde oynadığı ve 1985 yılında yine bir İznikli Atilla CANDEMİR tarafından İznik ve İstanbul’da çekilen bir filmin adıdır.Bu filmden esinlenerek benim “ bu kasabanın kırlangıcı” olarak tanımladığım Halil ERGÜN’ün İznik’e bakışını,İznik sevgisini biliyoruz da İznik’in ( özellikle İznik yerel yönetiminin ) Halil ERGÜN’e bakışını biliyor muyuz ?
Sokaktaki İzniklinin Halil ERGÜN’e bakışından söz etmiyorum.Doğal olarak seveni de sevmeyeni de vardır.Onu tanıyanların onu sevmemesi de mümkün değildir.Ben İznik’i yönetenlerin,yerel yönetiminin,yerel basınının,yerel toplumsal kuruluşlarının ve siyasi partilerin yerel temsilcilerinin Halil ERGÜN’ün İznik için nasıl bir değer olduğunun farkında olmadıklarını düşünüyorum.
Halil ERGÜN,40 yıldır sanatın içinde.Gençlik yıllarında (60’lı yıllar) tiyatro ile başladığı sanat yaşamına 1974’ten beri sinemada devam ediyor.Bugünlerde televizyon dizilerinin en aranan oyuncusudur ve herkes tarafından tanınmakta,takdir edilmektedir.Yerelden ulusala,ulusaldan evrensele yükselen başarı çizgisiyle sanat dünyasında değerini kanıtlamış ve sayısız ödüller almıştır.Halil ERGÜN’ün son ödülü bu yıl 44.düzenlenen bu ülkenin en büyük sinema festivali olan Antalya Altın Portakal Sinema Festivali’nde aldığı “Onur Ödülü” dür.
Peki İznik’in yerel yönetimi,Kaymakamlığı,Belediyesi,basını,odaları,partileri Halil ERGÜN’e bugüne kadar İznik’in tanıtımına yaptığı katkılar için bir ödül vermiş midir ? Ya da vermeyi düşünmüş müdür ? Bırakın ödül vermeyi bir telefon açıp kutlamış mıdır ?
Kaymakamın askerlik arkadaşına İznik’te bir şarkı klibi çekti diye yalakalık yapmak için sıraya girenler Halil ERGÜN’ün İznik’te kaç sinema filmi çektiğini biliyorlar mı acaba ? Ben bazılarını anımsatayım.Merhaba,Kaşık Düşmanı,Güllüşan,Kırlangıç Fırtınası...İlk aklıma gelenler.
Düzenledikleri “Göl Akşamları” şenliklerinde İznikli şairleri bir kenarda tutup tarikat şairlerini baştacı yapanlar Halil ERGÜN’ün de şiir yazdığını,hemde çok güzel şiir okuduğunu da biliyorlar mı acaba ? Bu şenliklerde İzniklilere gerçek İznik şiirleri okuması için Halil ERGÜN’ü davet etmek kimsenin aklına gelmemiştir.
İznikli Halil ERGÜN’ün İznik yerel yönetimi tarafından değerinin bilinmemesi üzerine yazacak o kadar çok şey var ki bu yazının sınırlarını aşar.
Bu gazetede yazan Soner İLHAN arkadaşımın 19 Eylül 07 tarihli “İZNİK’TE BİR HAFTA SONU” başlıklı yazısına 10 Ekim 07 tarihli “HER ŞEY HAYAL ETMEKLE BAŞLAR…” başlıklı yazımda değinmiştim...Arkadaşımın hayalleri içinde Halil ERGÜN Kültür Merkezi de vardı... Yazımı şu cümleler ile bitirmiştim.
“Aslında her şey hayal etmekle başlar.Umarım hayallerin gerçek olur sevgili Soner İLHAN…Umarım aynı hayalleri bir gün İznik Belediye Başkanı da, iktidarı,muhalefeti ile Meclis üyeleri de kurar.Ya da İznik’i yeniden yönetmeye talip olacak siyasi partilerin İznikli yöneticileri de kurar.Çağdaş bir kenti,çağdaş İznik’i hayal etmek böyle bir kenti kurmak için işe başlamanın ilk adımıdır.
Umarım İznik’in rahat koltuklarında horlayanlar da bir gün uyanır ve bu kasabadaki görevlerinin farkına varırlar.Hayallerin için teşekkürler sevgili Soner İLHAN…”
Bu yazdıklarımı daha ileriye götürüp bu yazımı bir öneri ile bitirmek istiyorum.
Eğer İznik’te İznik için büyük düşünen,çağdaş bir İznik kenti kurmak ve yönetmek isteyen akıllı,bilime,sanata duyarlı,İznik’in değerlerinin farkında bir yerel yönetim olsaydı neler yapardı ? Neler yapmazdı ki !...
İznik’in Atatürk Caddesi’nde Halil ERGÜN’ün babaevi yıllardır boş ve yıkılmak üzere.Bu evde doğan,çocukluğu,gençliği bu evde geçen son yıllara kadar bu evde oturan Halil ERGÜN için olduğu kadar İznik için de tarihi bir değerdir.Yukarıda niteliklerini saydığım akıllı bir İznik yerel yönetimi olsa bu evi kamulaştırır,aslına uygun olarak restore eder.Halil ERGÜN’ün de yardımıyla bir “Halil Ergün Evi” olarak düzenleyerek İznik’i ziyaret edecek yerli ve yabancı ziyaretçilerin gezebileceği küçük çaplı bir müze eve dönüştürür...
Türkiye’nin çeşitli kentlerinde bu tür müze-evler var.İlk aklıma gelenler geçen yıl Diyarbakır’da gezdiğim Cahit Sıtkı Tarancı Evi,bu yıl Malatya’da gördüğüm Tarihi Malatya Evi.Uzağa da gitmeye gerek yok.Komşu Yenişehir’de “Şemaki Evi” Kültür Bakanlığı tarafından bir müze ev olarak korunuyor.
İznik yerel yönetimi ya da onların önerisi ile Kültür Bakanlığı tarafından yıkılmak üzere olan Halil ERGÜN’ün babaevini onarıp müze ev olarak düzenleyip hizmete açmak İznik’in kültürel değerlerine bir değer katmak olmaz mı ? Bu davranış İznik’in bir değeri olan Halil ERGÜN’e de değer vermek,onu yaşarken İznik adına onurlandırmak olur.
Ben gönlümden geçenleri yazdım.Ya siz ne dersiniz İznikliler ?
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ - 21 KASIM 07
12 Kasım 2007 Pazartesi
BİR YUDUM HALİL ERGÜN VE İZNİK
Bu ayın başında gazetelerin televizyon programlarının tanıtımında kullandıkları aşağıdaki duyuruyu okuduğumda heyecanlandım.
Duyuru şöyleydi :
“ Nebil Özgentürk'le Bir Yudum İnsan'da yeni sezon ve yeni bir bölüm... Bugün, Halil Ergün'ün yaşam öyküsüyle döneme merhaba diyecek olan programı yeni sezonda Yetkin Dilenciler seslendiriyor. Bir Yudum İnsan, yeni sezonun ilk bölümünde sahne ve sinemada 40. yılını tamamlayan Halil Ergün'e ve doğup büyüdüğü İznik'e bir pencere açıyor.
Tiyatroyu örgüt sayan, 12 Mart yönetimince tutuklanan, afla çıktığında Yılmaz Güney'in 'İzin' filmiyle sinemaya adım atan, 8o'e yakın pek çok filmde rol alan ve yıllardır başta Yaprak Dökümü, Baba Evi gibi dizilerde oynayan Ergün, sinemada yaşanan çelişkileri de anlatacak, politikaya girdiği yılları da... Ve tabii ki birlikte sinema yaptığı, bir soba borusu devrilmesi sonucu yanarak ölen yönetmen Bilge Olgaç'la yaşadığı anılarını anlatacak.”
3 Kasım Cumartesi akşamı yayınlanan birinci bölümü gezide olduğum için izleyemedim.10 Kasım Cumartesi akşamı ikinci bölümü,ertesi sabah ta tekrarda birinci bölümü de seyrettim.
Sevgili Dostum Halil Ergün’ün 40 yıllık sanat yaşamının 35 yılını yakından izlediğim ayrıca bu programda anlattıklarının bir kısmını daha önceden kendisinden dinlediğim için bu programı seyrederken zaman zaman gülümsedim,zaman zaman hüzünlendim ama çokça da düşündüm.
Burada ayrıntısına giremeyeceğim ama kısaca belirteyim .Gülümsediğim bölümler 12 Mart-12 Eylül dönemlerinde yaşadıklarını anlattığı bölümlerdi.Hüzünlendiğim bölüm ise Halil sayesinde tanıyıp sevdiğim güzel insan Bilge Olgaç’ın bir yangın sonrası yaşamını yitirdiği bölümdü.Düşündüğüm bölümler ise Halil’in siyaset yılları ve İznik’i anlattığı bölümlerdi.
“Toprak çağırıyor…İznik çağırıyor…” diyen İznikli Halil Ergün’ün programını umarım tüm İznikliler izlemiştir.
“Bir Yudum İnsan : Halil Ergün” iki bölümlük bir programdı.Ben de bu yazıyı iki bölüm yapacağım.Bu ilk bölümde bu gazetenin bu sütunlarında 20 Nisan 2005 tarihinde onun için yazdığım yazının bir bölümünü bir kez daha tekrarlıyorum.
**
“ Biz bu kasabanın kırlangıçlarıyız… Kırlangıçlar yuvalarını yapıların kuytu yerlerine çok sağlam bir şekilde sabırla kurarlar ve zaman zaman yuvalarından ayrılsalar da yuvalarını unutmazlar.İnsan yaşamında da kırlangıç fırtınaları yaşanır,bazı insanlar kırlangıçlar gibi uzaklara savrulur.Ancak kırlangıcın aklı bin bir emekle kurduğu yuvasındadır,tek sığınağı orasıdır.Dünyayı dolaşıp gelse geleceği son yer yuvasıdır.Bazen kırlangıç yuvaları boş kalır.O yuvaları sakın ola ki boş sanıp yıkmaya kalkmayın.O yuva için yüreği pır pır eden kırlangıçlar vardır.
Halil Ergün’ü hiç televizyon söyleşilerinde izlediniz mi ? Söyleyeceğini açık seçik net olarak söyler ve sözü mutlaka İznik’e getirir.İznik deyince gözlerinin içi güler,gözleri çocukluğuna döner,gözleri yaşarır ve “Benim kasabam İznik’te…” diye başladı mı anlatmaya sözlerini kesemezsiniz.Halil çevresindeki dostlarına öylesine duygulu anlatır ki İznik’i,konuştuğu her insana geçiriverir İznik sevgisini.Halil’in anlatımlarından etkilenerek Halil’in anlattığı İznik’i görmeye gelen çok insan tanırım.Halil kasabasını,İznik’i sever.Zamanının çoğunu dışarıda geçirse de aklı ve yüreği hep buradadır,İznik’tedir.Halil’i anlatmaya sayfalar yetmez.
Otuz yıldan fazla oluyor tiyatrodan kopup sinemaya geçtiği.Oynadığı ilk filmlerinden biri olan “İzin” (1974) de Yılmaz Güney’in bir senaryosuydu.Halil o filmde de Selimiye’den izinli çıkan bir mahkumu oynuyordu.Aradan 31 yıl geçmiş Erden Kral’ın “Yolda” (2005) filminde Halil Ergün filmin “Yılmaz” karakterini canlandırıyor.Arada bir de 1981’in zor koşullarında yapılan ve Türk sinemasına en büyük ödüllerden birini getiren Şerif Gören’in “Yol” filmi var.Sanat dünyası bu süreci biliyor.Halil’i,O’nun tutarlı çizgisini tanıyor,Türk sinemasına verdiği emeği de biliyor ve takdir ediyor.
O Halil,bizim kasabamızın Halil’idir…Bazıları farkına varsa da varmasa da…Bu kasabada O’nun başarılarıyla gurur duyanlar olduğunu O’da biliyor.
Halil’de,Hamdi’de kendi alanlarında başarıyı yakalamış dostlarımızdır.Onlar ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar,ne kadar ödül alırlarsa alsınlar,kasabamızdan alacakları küçük bir selam kadar değerli olamaz…
Burada istemeyerek de olsa bir paragraf açmak istiyorum.Geçmişte masum insanları acımasızca öldüren eli kanlı katiller,mafya babaları,devleti hortumlayanlar doğdukları kasabalarda kahramanlar gibi konvoylarla karşılandılar.Güreşçiler,futbolcular yere göğe sığdırılamadılar.O kasabalar, o insanlar için “Türkiye sizinle gurur duyuyor !” diye meydanlara döküldü.
Halil’de,Hamdi’de bu arada ben de yaşam boyu elimize silah almadık.Benim 35 yıllık emeğim hariç devletle hiçbir alışverişimiz olmadı.Düşüncelerimizle,İznik sevgimizle var olduk.Kasabamızın adını lekeleyecek hiçbir eylemimiz olmadı.Biz belki devlet için bir şey yapmadık ama bu ülkenin güzel insanları için,çocuklar için sanat ürettik.Bu kasabanın tarihi eserlerinden bir taş eksilse,gölüne bir çöp düşse bizim yüreğimiz kanar.Bahar aylarında yüreğimiz kasabamızın erik,elma,şeftali ve kiraz çiçekleri gibi renk renktir.Sararan bir asma yaprağında,üzüm salkımında,zeytin karasındadır sevdamız.Biz kasabımızı hep sevdik.Hem de karşılıksız sevdik.Çünkü “Bu kasaba bizim baba evimiz,ana kucağımız,çocukluğumuzun geçtiği yuvamızdır.
Biz bu kasabanın kırlangıçlarıyız…”
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ - 14 KASIM 07
8 Kasım 2007 Perşembe
ERDAL İNÖNÜ
Kasım ayı ağaçların yaprak döktüğü,bulutların yağmur getirdiği hüzünlü bir aydır…
Geçen yıl 8 Kasım’da Bülent Ecevit’i Ankara’da toprağa vermiştik.Geçen hafta da 4 Kasım Pazar günü Erdal İnönü İstanbul’da toprağa verildi.10 Kasım’da ise Atatürk’ün 69. ölüm yıldönümü…
Erdal İnönü için yazılı ve görsel basında çok şey söylendi ve yazıldı.Burada tekrarlamanın bir anlamı yok.Herkes tanıdığı Erdal İnönü’yü anlatıyor.Ben de öyle yapacağım.
Benim için Erdal İnönü her şeyden önce bilim adamıdır.Hem de bu ülkenin yetiştirdiği ender bilim adamlarından biridir.Bugünün gençlerinin adını bile bilmediği ünlü matematikçimiz Cahit Arf düzeyinde bir bilim insanıdır.
Başbakan ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün oğlu olmak,bu sıfatı taşımak gerçekten zordur.Erdal İnönü bu zorluğu,bu ağır yükü taşımasını bilmiştir.
Erdal İnönü bilim adamlığının dışında “bilge” düzeyinde bir kültür ve düşünce adamıdır.
Bilim adamlığı ve bilgeliğini zekası ve nezaketi ile birleştiren Erdal İnönü olayları esprili yorumu şakacı hazır cevaplığı ile efsaneleşmiş güzel insanlarımızdan biriydi.
Erdal İnönü,ülkesine duyduğu sorumluluk nedeniyle zor bir dönemde siyasete atılmış ve bu alanda da ayrılıklara karşı “birleşmeyi” savunan,bu alanda gösterdiği özverili davranışı anlaşılamamıştır.Siyaseti bırakışında bile verdiği bir ders vardır.Ama ders alacaklar nerede ?
Birkaç kez Erdal İnönü’nün sohbetini dinleme olanağı buldum.Olaylara yaklaşımını ve hazır cevaplığını hep takdirle karşıladım.Bu sohbetlerinden birinde kendisinden duyduğum bir ilkeyi yaşamımda hep uygularım.
Medya haberlerine göre olayları yorumlamamak ve bir olayın üstünden 24 saat geçmeden o olay hakkında yorum yapmamak…Gazete ve televizyon haberleri yerine kitap okumak…
1988 yılında İznik’e geldiğinde Balıkçı Restaurant’da ki yemek sırasında kendisine “afiyet olsun…” diyenlere “Siz arkamda durduğunuz süresince ben yemek yiyemem ki…” deyişini anımsıyorum.
Erdal İnönü gerçekten yeri doldurulması çok zor insanlardan biridir.O’nu özleyeceğiz.
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ - 07 KASIM 07
Geçen yıl 8 Kasım’da Bülent Ecevit’i Ankara’da toprağa vermiştik.Geçen hafta da 4 Kasım Pazar günü Erdal İnönü İstanbul’da toprağa verildi.10 Kasım’da ise Atatürk’ün 69. ölüm yıldönümü…
Erdal İnönü için yazılı ve görsel basında çok şey söylendi ve yazıldı.Burada tekrarlamanın bir anlamı yok.Herkes tanıdığı Erdal İnönü’yü anlatıyor.Ben de öyle yapacağım.
Benim için Erdal İnönü her şeyden önce bilim adamıdır.Hem de bu ülkenin yetiştirdiği ender bilim adamlarından biridir.Bugünün gençlerinin adını bile bilmediği ünlü matematikçimiz Cahit Arf düzeyinde bir bilim insanıdır.
Başbakan ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün oğlu olmak,bu sıfatı taşımak gerçekten zordur.Erdal İnönü bu zorluğu,bu ağır yükü taşımasını bilmiştir.
Erdal İnönü bilim adamlığının dışında “bilge” düzeyinde bir kültür ve düşünce adamıdır.
Bilim adamlığı ve bilgeliğini zekası ve nezaketi ile birleştiren Erdal İnönü olayları esprili yorumu şakacı hazır cevaplığı ile efsaneleşmiş güzel insanlarımızdan biriydi.
Erdal İnönü,ülkesine duyduğu sorumluluk nedeniyle zor bir dönemde siyasete atılmış ve bu alanda da ayrılıklara karşı “birleşmeyi” savunan,bu alanda gösterdiği özverili davranışı anlaşılamamıştır.Siyaseti bırakışında bile verdiği bir ders vardır.Ama ders alacaklar nerede ?
Birkaç kez Erdal İnönü’nün sohbetini dinleme olanağı buldum.Olaylara yaklaşımını ve hazır cevaplığını hep takdirle karşıladım.Bu sohbetlerinden birinde kendisinden duyduğum bir ilkeyi yaşamımda hep uygularım.
Medya haberlerine göre olayları yorumlamamak ve bir olayın üstünden 24 saat geçmeden o olay hakkında yorum yapmamak…Gazete ve televizyon haberleri yerine kitap okumak…
1988 yılında İznik’e geldiğinde Balıkçı Restaurant’da ki yemek sırasında kendisine “afiyet olsun…” diyenlere “Siz arkamda durduğunuz süresince ben yemek yiyemem ki…” deyişini anımsıyorum.
Erdal İnönü gerçekten yeri doldurulması çok zor insanlardan biridir.O’nu özleyeceğiz.
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ - 07 KASIM 07
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)