7 Aralık 2010 Salı

YAZI YAZMAK VE KORKU ÜSTÜNE

3 Aralık 10’ tarihli “YENİDEN MERHABA!” başlıklı yazımda bloguma 14 aydır yazı yazmadığımı belirterek bu durumun sadece son nedenlerinden birini açıklamıştım.

Bloguma yazı yazmadığım süre içinde beni özellikle “ yazmalısın ! ” diye cesaretlendirmeye çalışan blogumun devamlı takipçileri okurum-dostlarım oldu. Yazı yazmama nedenimi onlara sözlü olarak açıkladığım gibi burada kısaca tekrarlayayım.

Bir kere yazı yazarsam bu yazıların çoğunlukla konusu siyaset olmak zorunda. Ancak son yıllarda ülkemizde siyasi partiler düzeyinde yapılan gündelik siyasetin söylem düzeyi ve şekli açık söyleyeyim benim midemi bulandırıyor.

Sahtekarlıkta, vurgunda, talanda, yalanda sınır tanımayan, bu ülkenin tarihi ve doğal değerlerini tahrip etmeyi “iş yapıyorum” diye bize yutturmaya çalışan, tek siyaset malzemesi halkın dini inançları olan ve türban özgürlüğünden başka özgürlük nedir bilmeyen, tanımayan AKP iktidarının nesini yazacaksın ki ?

Ya sözde ulusalcı olan ama bu ülkenin tarihi ve doğal değerleri yok edilirken suskun kalan, bırakın ulusal işçi örgütü sendikalarla ilişki kurmayı, hiçbir sivil toplum örgütü ile ilişkisi olmayan, siyaseti Başbakanın düzeysiz polemiklerine yanıt vermek olarak anlayan, dünyanın siyasi, ekonomik ve çevre sorunlarından bihaber CHP’nin nesini yazacaksın ki ?

Siyasette varoluş sebebi olarak güneydoğudaki kirli iç savaşı gören Türk milliyetçisi MHP’nin ve Kürt milliyetçisi BDP’nin nesini yazacaksın ki ?

Ya tüm bu olumsuzluklara karşı “sol muhalefet” oluşturması beklenen ancak dünyadan bihaber sadece küçük dükkanlarını bekleyen sözde sol partilerin nesini yazacaksın ki ?

Medya dersen bir başka alem… Üzerine kitaplar yazsan yetmez.

Ya ülkede zerresi kalmayan hukukun, adaletin, yargının nesini yazacaksın ki ?

İşte bu nedenlerle uzun zamandır yazı yazmak için hiçbir hevesim ve arzum yok…

Bu durumda olan tek bir ben değilim…

Benim gibi düşünen yazı yazmak, konuşmak istemeyen ister bezgin, ister kızgın, ister kırgın ya da liberal-demokrat Ahmet Altan gibi “korkak” deyin binlerce “yazar (!)” var.

Bu kadar korkağın sustuğu yerde kendini “yazar” sanan eski sosyalist Çetin Altan’ın oğlu Fethullah Gülen müridi Ahmet Altan 13 Kasım 10’ tarihli Taraf gazetesinde bizleri Başbakandan korkmakla suçluyordu…

http://www.taraf.com.tr/ahmet-altan/makale-korku-2.htm

Bu ünlü sosyalistin oğlu Ahmet Altan’a yine ünlü bir sosyalistin oğlu olan Aziz Nesin’in oğlu Ahmet Nesin’in ertesi gün blogunda yazdığı yanıtın bir paragrafını sizinle paylaşacağım. Ahmet Nesin’de uzunca bir süredir benim gibi blogunda yazı yazmıyordu…

Ahmet Altan’a yanıt veren Ahmet Nesin’in “korkularını” da yazısının bir paragrafını da paylaşıyorum.

“ Ben başbakandan korkmuyorum, onun savunduklarından korkuyorum, dinin siyasete bu kadar alet edilmesinden, İmam Hatip Liseleri’nde erkek öğrenciden fazla kız öğrenci olmasından, bunun yıllar önce planlanmış bir çalışma olduğunu bilmekten, ana okullarına dini masallar gönderilmesinden, ilerde devlet görevlerine bunların gelmesinden, hatta bigün prostattan acil servise kaldırılırsam ve nöbetçi türbanlı doktora düşmekten, siyasi bir davadan dolayı türbanlı bir hakime düşmekten, ilkokullarda türbanlı kızların okumaya başlamasından, “Çalışan kadın kocasını aldatır.” diyen ve hâlâ görevine devam eden imamdan, meyhane sınırları çizmeye çalışan belediye başkanlarından, “Şarap yerine üzüm yiyin!” diye bana karışan, türban konusunda fetva isteyen başbakandan korkuyorum.”

http://ahmetnesin.wordpress.com/2010/11/14/basbakandan-degil-ama-senin-gibilerden-korkuyorum-ahmet-altan/

Hiç yorum yok: