19 Aralık 2010 Pazar

CHP KURULTAYI VE KORKU

Bugün 19 Aralık 10’ Pazar… Gazetelerden dün yapılan CHP Kurultayı ile ilgili haberleri ve yorumları okuyorum. Kurultay görüntülerinin çok azını da tv haberlerinin özetlerinden izlemiştim.

Gazeteler 80 kişilik CHP Parti Meclisi (PM) nin oluşumundan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından, 41 seçim vaadinden, konuşmasında “Kürt” kelimesini telaffuz etmemesinden, kıyafetine kadar çok çeşitli konularda yorumlar yapıyorlar. Salondaki düzenden, coşkudan, salona asılan pankartlardan, herkes ayağa kalkarken sadece eski genel başkan Deniz Baykal’ın ayağa kalkmamasından ve oy bile kullanmadan salondan ayrılışından söz edenler de var.

Herkesin yorumu, değerlendirmesi kendine… Elbette herkes farklı yorumlarda bulunacak. Bundan doğal ne var. Ben de kendi yorumumu yapacağım. Elbette bir çok arkadaşım katılır veya katılmaz.

Açıkça ifade etmeliyim ki ben CHP’li değilim. Baykal liderliğindeki bir CHP’ye oy vermedim, vermeyi de düşünmedim. Deniz Baykal’ın son 30 yılda CHP’ye de, CHP dışındaki sol muhalefete de, bu ülkeye de yarardan çok zarar getirdiğini düşünenlerdenim. Deniz Baykal skandal bir olay ve kasetle siyaset dünyasından çekilirken son kısa istifa konuşmasında da son kötülüğünü yapmıştır. Nedir o son kötülük ? ABD himayesinde yaşayıp Türkiye’de bir din devleti kurmak için her türlü çabayı harcayan Fethullah Gülen’e selam göndermesidir ! Baykal’ın uçkuru beni ilgilendirmez ama bu selamı ilgilendirir…

Ben dünkü CHP kurultayında Baykal’ın bu partiden ayrılmış olmasına sınırlı olarak sevindim… Ancak Baykal’ın bu gidişinin kesin olduğuna inanamıyorum. Çünkü CHP içinde halen çok sayıda Baykalcı ve Gülenci insan var. Bunların ileride CHP’nin başına ne çoraplar öreceği bilinemez…

Kemal Kılıçdaraoğlu, deyimi mazur görün ama biraz saf, iyi niyetli, dürüst bir lider imajı çiziyor. Ama sadece onun iyi niyetli ve dürüst olması yetmiyor ki… Partisi içindeki Baykalcı ve Gülenciler olduğu kadar Kılıçdaraoğlu’na yalakalık yaparak yakın çevresinde olmak ve iktidar nimetlerinden yararlanmak için sabırsızlıkla bekleyen, her türlü yolsuzluğu yapmaya da hazır bir sürü insan var. Bir de son 10 yılda Bülent Ecevit’i, İsmail Cem’i ve Deniz Baykal’ı kandırarak CHP’nin iktidarını önleyen ve 02’de AKP’nin iktidara gelmesini sağladıktan, yani görevini tamamladıktan sonra ABD’ye dönen şimdilerde “kurtarıcı kahraman” gibi yurda dönmeye hazırlanan Kemal Derviş faktörü var. Yani Kılıçdaroğlu’nu kuşatıp yanlış yapmaya zorlayacak parti içinde Baykalcı, Gülenci ve Dervişçi unsurlar fırsat kolluyor. Umarım Kemal Kılıçdaroğlu bu tehlikelerin farkındadır.

11’ seçimlerine şunun şurasında 6 ay kaldı. Gelişmeleri hep birlikte izleyeceğiz. Eğer Kılıçdaroğlu yukarıda belirttiğim 3 ismin etkisinden kurtulur, halkın beklentilerine uygun bir program ve listeyle seçimlere girebilirse artık Baykal faktörü de olmadığına göre ben de AKP’den kurtulmak adına gelecek seçimlerde CHP’ye oy vermeyi düşünebilirim…

Her gün yaptığım gibi gazeteleri izlerken AKP’nin yandaş medyası, yalaka basınını da -sinirlenmek ve tansiyonumun yükselmesi bahasına- izliyorum. Bu yandaş medya içinde eski dinci gazeteler Yeni Asya, Milli Gazete, Yeni Akit de var. Fethullah Gülen’in yayın organları Zaman, Taraf gibi gazetelerle AKP beslemesi Sabah, Yeni Şafak, Star, Bugün gibi gazeteler de var. 12 Eylül referandumu ile geçilen ileri demokrasi adına öğrencilere, işçilere uygulanan şiddeti hoş gören, türban özgürlüğünden başka özgürlük bilmeyen, tanımayan, AKP iktidarını da, Ergenekon davasını da yönlendiren bu gazeteler de öyle bir kin ve öyle bir korku var ki anlatılmaz…

O korkunun adı “çağdaşlıktan, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nden ve Türkan Saylan’dan korku” dur. Bu korkakların Çağdaş Yaşamı Destekleme Deneği’ne ve Türkan Saylan’a duydukları kinin haberlerini önce bu gazetelerde sonra Ergenekon davası iddianamelerinde ve Başbakanın söylemlerinde bulmak mümkün. Eğer bu korku ve kin olmasa şu aşağıdaki uydurma haberler gibi haberlerin yapılması mümkün mü ?



Zaman Gazetesi'nin haberi kurultay haberinin tam altına konularak Fethullah Gülen'in CHP'nin başında Kılıçdaroğlu yerine Baykal'ı görmek istediği açıkça belirtilmiş. Onlar tercihini yapmışlar...

Benim de Kılıçdaroğlu’ndan beklentim artık bir tercih yapmasıdır ! Bize Fethullah Gülen’in özlediği bir toplum mu yoksa Türkan Saylan’ın özlemini çektiği bir toplum mu vaad ediyor ? Bilelim de ona göre hareket edelim. Kemal Kılıçdaroğlu’nun işi zor. ABD’ye, ABD’den Türkiye’ye kahraman gibi dönmeye hazırlananlara dikkat etmelidir. Çünkü partisinin içinde bu iki sahte kahramana da yakın isimler var… Bu da benim özgür düşüncem ve yurttaş olarak kendimce haklı bir sorum ve sorunum.

Hiç yorum yok: