4 Mayıs 2009 Pazartesi

KIR ÇİÇEKLERİ

KIR ÇİÇEKLERİ

8 ve 15 Nisan tarihli yazılarımı aynı cümlelerle bitirdim…

“ Bu haftalık ta bu kadar… Siyasetin, ekonominin gündemi çok yüklü. Bu gündemi izlemek sıkıcı ama bir başka gündem daha var… İzlemesi çok keyifli. Doğanın bahar gündemi… Çiçekler, kuşlar, yağmur, güneş… Baharda yaşamak ve doğayı izlemek öyle keyifli ki…

Bu hafta ise bu cümleleri yazımın başına alıyorum… Dünyanın ve Türkiye’nin gündeminden sıkıcı haberleri görmezden, duymazdan geliyorum. Ya da bardak örneğinde olduğu gibi bardağın dolu yanına bakıyor ve umutlu olmak istiyorum. Bu bahar iyimserliği ile geçen haftanın olaylarından sadece ikisine kısaca değinip kırlardan derlediğim çiçeklerden söz edeceğim… Tüm dünyada yayılan domuz gribinin karamsarlığına, teröre ve Fethullahçı medyanının çirkinliklerine inat…

Geçen haftanın en önemli olaylarından biri kuşkusuz 1 Mayıs kutlamaları idi. Bu yıl 1 Mayıs nerdeyse dünyanın tüm ülkelerinde kutlandı. Japonya’dan, Pakistan’a, Fransa’dan Küba’ya kadar tüm ülkelerde çok renkli kutlama görüntüleri vardı. Bu görüntüleri 1 Mayıs günü hem televizyonlardan hem de yazılı medyanın internet sitelerinden keyifle izledim… Haber ajansları sadece 3 ülkeden çatışma görüntüleri verdi… Almanya, Yunanistan ve Türkiye…

Bu yıl da Türkiye 1 Mayıs’a geçen yıl ki “orantısız güç” görüntülerini anımsayarak tedirginlik içinde geldi… Ancak sokak aralarında polis – gösterici çatışmalarını saymazsak bu yıl 1 Mayıs’ta en çok kullanılan sözcükle “makul sayı” da işçinin 31 yıl sonra Taksim’de yaptığı anma ve kutlama ile gelecek yıllar için umutlu bir gün oldu. Öncelikle Hükümetin tüm dünyada olduğu gibi 1 Mayıs’ı “ Emek ve Dayanışma Bayramı” olarak yasalaştırması ilk olumlu işaretti. Türkiye’de 1 Mayıs kutlamalarının 100.yılında devletin ve sendikaların “makul sayı” pazarlıkları ile devletin “Taksim kabusu” işçilerin “Taksim hasreti” bitti. Bu anlamda 3 konfederasyon ayrı ayrı makul sayıda gelse de Taksim Meydanı’nda çok hoş görüntüler vardı. 77 1 Mayıs’ında işçilerin üzerine ateş açılan otelin pencerelerine asılan bir pankart ise günün en anlamlı pankartıydı. “ 1 Mayıs 77’de buradan ateş edenler BU-LUN-SUN !”

32 yıl önce o katliama tanık olmuş bir yurttaş olarak benimde 32 yıldır talebim buydu. Türkiye siyasi tarihinin bu kara sayfasının aydınlatılması için umutlu adımlar atılır artık… Önümüzdeki yıllarda 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramının Taksim’de tüm işçilerin katılımı ile kutlanmasını umut ediyorum. Farklılıklara karşın 3 işçi konfederasyonumuz bu bayramda olsun bir aya gelirler. Bu yıl bu anlamda Fransa’daki kutlamalar bize örnek olmalı. Fransa’nın tüm işçi konfederasyonları ( 7 adet ) bu yıl bir arada ve 360 kentte milyonların katılımı ile 1 Mayıs kutladılar. Kapitalizmin küresel krizine karşı işçi sınıfının taleplerini haykırdılar… Biz de neden olmasın ?

Hafta sonunun en güzel olaylarından birisi de Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin 20. yaşını Fazıl Say konseri ile kutlaması idi. ÇYDD Genel Başkanı Türkan Saylan Hoca’nın tekerlekli sandalyesi ile katıldığı konser gelecek için insana umut veren bir etkinlikti. Çağdaşlığın ve sanatın bu ülkenin gençlerine ne güzel yakıştığını görmek insana umut veriyordu…

Bu hafta umutlu yazı yazmamın bir başka nedeni daha var. Bu neden de bu sütunlarda 17 Aralık 08 tarihinde yazdığım “İznik Mavi Çini’den İznik Kültürü’ne… “ İZNİK Dün – Bugün - Yarın I ” başlıklı yazıma Bursa’dan bir öğrencinin yaptığı yorum oldu. Bu yazımı internette bulup okuyan ve yorum yazan öğrenci kardeşimin yorumunu noktasına virgülüne dokunmadan olduğu gibi sizinle paylaşmak istiyorum.

merhaba ben bir iznik aşığıyım ve gerçekten yazınıza hayran kaldım... bursa merkezde oturuyorum ancak izniğe birkaç kez gittim... onun dışındada internette araştırma yaptım... gerçekten türkiyenin yavrusu... tarihi bir kentte olabilecek herşey var. kültür başkenti ve daha fazlası... şimdiki belediye başkanı katliam yapıyor orası ayrı mesele... hayalimde mimarlık okuyup izniğe belediye başkanı olmak var... tabii görevimi kötüye kullanıp mütahitlerin elinde eserleri gezdirmem ! her işin adabı vardır. ayasofya inşaat şirketinin elinde eriyip bitti... mail adresimden bana ulaşırsanız sevinirim “

Fazla söze, yoruma gerek var mı ?

İki yazımın sonunda kullandığım ve bu yazının başına koyduğum cümleleri biraz açmak istiyorum. Dost okurlarımın bildiği gibi son yıllarda fotoğraf çalışmalarım yazılarımın önüne geçti. Özellikle de bu bahar günlerinde yaşadığım köyün kırlarında elimde fotoğraf makinesiyle kır çiçeklerinin fotoğraflarını çekmek için dolaşıp duruyorum. Kır çiçeklerinin sadece fotoğraflarını çekmekle kalmıyorum. Bu çiçekler hakkında araştırmalar yapıyor. Onların latince adlarını, yerel adlarını saptadıktan sonra özeliklerini öğreniyorum ve bu bilgilerle arşivliyorum. Artık neredeyse hangi tepede, hangi ağacın yanında hangi çiçek var bilebiliyorum. Bu uğraşım da bana bu bahar aylarında doğrusu büyük keyif veriyor…

Bu çalışmalarımdan dört tanesini sizinle paylaşmak istiyorum. Kır çiçeklerinden bu küçük derlememi Hıdırellez armağanı olarak kabul edin lütfen…

İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ 6 MAYIS 09


*

*

*

Hiç yorum yok: