27 Nisan 2009 Pazartesi

Erzurum’dan ABD’ye bir yol hikayesi
Fethullah Gülen’in önlenemez yükselişi

Yazı Dizisi : ( 1 ) GİRİŞ


Son haftalardaki yazılarımda kısa kısa da olsa “Takkeli Herkül” Fethullah Gülen’den söz ettim. Son 20 yılda Türkiye’nin hem içeride hem dışarıda en çok tanınan, ulusal ve uluslararası basında hakkında en çok yazı yazılan kişisi, aynı zamanda en çok sevilen, en çok nefret edilen, kısacası en çok tartışılan kişisi hiç kuşkusuz Fethullah Gülen’dir…Bir zamanlar vaaz kasetleri elden ele dolaşır, her akşam bir televizyon konalında yeni bir kasedi ortaya çıkardı. Sonra dünyanın bir çok ülkesinde açtığı “Türk Okulları” ile de gündem oluşturdu. Son iki yıldır da Türkiye’nin gündemini oluşturan “Ergenekon Davası ve operasyon dalgaları” ile bağlantılı olarak adı devamlı gündemde olan Fethullah Gülen’i savunan televizyonları, gazeteleri ile özel medyası var. Kendisine “Hocaefendi” olarak hitap edilen ve 98 yılından beri ABD’ de yaşayan Fethullah Gülen hakkında bu yılın Ocak ayında Amarikan Middle East Quarterly dergisinde Rachel Sharon-Krespin imzalı “ Fethullah Gülen'in Büyük İhtirası - Türkiye'deki İslamcılık Tehlikesi” başlıklı uzunca bir yazı yayınlandı.



Bu yazıyı Cumhuriyet Gazetesi 15 Ocak 09 tarihinde ` Gülen imparatorluğu` manşet haberi ile okuyucularına duyurdu. Milliyet Gazetesi de “Gülen cemaati devleti ele geçirdi “ başlığını kullanıyordu. Aynı gün başta Zaman Gazetesi olmak üzere Hocaefendi medyası “ Cumhuriyet Fethullah Gülen’e Saldırdı” başlıklı aynı haberi ortak kullanıyorlardı. 17 Ocak’ta Zaman Gazetesi Washington Temsilcisi Ali H. Aslan “ ABD’de yazılan her şeye neden itibar edilemez ?” başlıklı haberi ile Rachel Sharon-Krespin’in yazısının etkisini kırmaya çalışıyordu. Hocaefendinin müritleri ise Amerikan dergisinde çıkan yazıyı haberleştiren başta Cumhuriyet Gazetesi olmak üzere kendileri dışındaki herkese “Ergenekon” sopasını göstererek inanılmaz tehditler savuruyorlardı…

Bir yandan da Mehtap Tv.den Ali Ünal gibi Hocaefendi’yi yüceltiyorlardı… “ 120'ye yakın ülkeye yayılmış hizmetleri, müesseseleri görmeyerek, bütün dünyada iletişim koridorları açan ve günümüzde İslâmî-insanî hizmetlerin en temel zeminini oluşturan hoşgörü ve diyaloğa, bunu benimseyen insanlara ve Hocaefendi'ye bir defa daha saldırı adına kullanabilmektedir. “ Kısacası Rachel Sharon-Krespin’in Fethullah Gülen yazısı medya dünyasını karıştırmaya yetiyordu.

98 yılından beri Türkiye’ye gelemeyen, Suudi Arabistan ve İran gibi İslam ülkelerine gidemeyen Fethullah Gülen ABD’den beyaz takkesi ile Herkül.org internet sitesinden kendi imparatorluğunu ve Türkiye’yi yönetmeye çalışıyor… Fethullah Gülen’i anlatan Rachel Sharon-Krespin’in bu uzun yazısının Türkçesini İznik DOĞUŞ okurlarına ve blogumdaki okurlarıma bölümler halinde sunmak istiyorum. Daha önce ulusal basında yayınlanan, internet ortamında dolaşan bu yazıdaki görüşlerin tümüne katıldığımı söyleyemem. Bu yazıyla Fethullah Gülen’i biraz daha tanımış olacaksınız. Bu giriş bölümünden sonra buyurun ilk bölümü okumaya…

Fethullah Gülen'in Büyük İhtirası
Türkiye'deki İslamcılık Tehlikesi


Türkiye'nin iktidar partisi AKP, yonetiminin yedinci yılına girerken Türkiye artık bu partinin ikitidarı eline geçirdiği yıldaki laik ve demokratik ülke değildir. AKP bürokrasiyi kendi kontrolü altına geçirerek Türkiye'nin temel kimliğini değiştirmiştir. AKP'nin yükselişinden önce Ankara'nın yüzü Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'ya çevriliydi. Bugün, Avrupa Birliği'ne katılma retoriğine karşın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'yi Avrupa'dan uzaklaştırıp Rusya ve İran'a yaklaştırmış ve Türk dış politikasının Orta Doğu'daki pozisyonunu yeniden şekillendirerek, İsrail'e duyulan sempatiden vazgeçip Hamas, Hizbullah ve Suriye'ye yönelik dostlukları geliştirmiştir. Amerikan karşıtı, anti-Hırıstiyan ve anti-Semitik duygular artış göstermiştir.

Türkiye'nin bu radikal dönüşümün ardında sadece AKP'nin siyasi makinası değil, gizemli Hocaefendi Fethullah Gülen tarafından yönetilen sinsi İslamcı tarikat da vardır. Bu İslamcı tarikat, kendini hoşgörü ve uzlaşma savunucusu olarak göstermeye çalışıyor olsa da, tam tersi birtakım karanlık işlerin peşinde koşmaktadır. Bugün Fethullah Gülen ve takipçileri, yani Fethullaçılar, sadece iktidarı etkilemekle yetinmiyor, iktidarı ele geçirmeye çalışıyorlar.

Bugün Türkiye'de 85 bin cami var. Yani, her 800 vatandaşa bir cami düşüyor. Bunu bir de hastane sayısıyla karşılaştıralım: Her 60 bin vatandaşa bir hastane. Türkiye'de kişi başına düşen cami sayısı dünyadaki en büyük orandır. Bir de 90 bin imamı düşünün. Doktor ve öğretmen sayısından daha çok.

Türkiye'de medrese benzeri binlerce imam-hatip okulu ve sayısı 4.000'i aşan devlet destekli resmi Kuran kursları var-bu rakama gayri resmi Kuran kursları dahil değildir. Onları da eklerseniz, en az on kez daha büyük bir rakamla karşılaşabilirsiniz.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın harcamaları beşe katlanmıştır. 2002'de 553 trilyon Türk lirası (yaklaşık 325 milyon Amerikan doları) harcama yapmış olan başkanlık, harcamalarını AKP'nin ilk dört buçuk yıllık iktidarı sırasında 2.7 katrilyon liraya çıkarmıştır. Bu başkanlığın bütçesi diğer sekiz bakanlığın toplam bütçesinden daha büyüktür.[1] (*) Yazıdaki bu dipnotları son bölümde yayınlayacağım.

Türkiye'de Cuma namazına katılım oranı, İran'ınki aşıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Danıştay'ın hükümlerine karşın, devlet okullarında zorunlu Sünni İslam eğitimi devam ediyor.[2] Hem Başbakan Erdoğan, hem Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu "ulemaya danışalım"a karşı gösterilen tepkileri eleştirmişlerdi.

Bütün bu gelişmeler arasında, Fethullah Gülen Türkiye'nin siyasi platformunu şekillendirmeye çalışan bir aktör olarak ortaya çıkıyor. Bunu yaparken de hem AKP'nin içindeki yandaşlarını kullanıyor, hem de cemaatin inanılmaz derecede büyük medya imparatorluğunu, finans kurumlarını, bankalarını, işletme birimlerini, binlerce okul, üniversite, ışıkevleri ve benzeri kurum ve kuruluşlardan oluşan uluslararası ağını harekete geçiriyor. Fethullah Gülen bir finans imparatorudur.

En iyi tahminlerle, 25 milyar dolarlık kontrol dışı ve karanlık bir bütçesi var.[3] Fethullahçı cemaatin AKP'yi doğrudan destekleyip desteklemediği, AKP'yi iktidara getiren güç olduğu henüz tam anlamıyla kanıtlanmamış olsa da, detaylar o kadar da önemli değil. Her ne olursa olsun, Fethullah hareketi AKP'nin iktidara gelmesini sağlayan en büyük güçtür.

/// Devam edecek///

İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ 29 NİSAN 09

Hiç yorum yok: