22 Aralık 2008 Pazartesi

52.HAFTA

52.HAFTA

Yılın bu son haftasında eskiterek tarihin tozlu raflarına göndermeye hazırlandığımız 08 yılının kısa bir değerlendirmesini yapmak istedim. Önce bu yazıyı yazdığım gün yılın en uzun gecesini yaşamaya hazırlanıyoruz. Yarın da en kısa günü yaşadıktan sonra geceler kısalmaya, gündüzler uzamaya başlayacak…

Bugünün tarihi belli başlı takvimlerde farklı gösteriliyor. “ Miladi Takvim “ e göre ; 21 Aralık 08 , “Hicri Takvim “ e göre 23 Zil-Hicce 1429, “Rumi Takvim “ e göre 8 Kanun-i Evvel 1424… Konuyu uzatmamak için bir zamanlar Türklerin de kullandığı 12 Hayvanlı Çin Takvimi’nden ve Celali Takvimi’nden hiç söz etmeyeyim.

08 yılının geride kalan 51 haftasında gelecek yıllarda anımsayacağınız dünya ve Türkiye olayları size göre hangileridir bilemem ama benim aklımda kalanlar şunlar olacak…

Öncelikle kapitalizmin küresel krizi…Bu konudaki düşüncelerimi daha önce yazdım. Başbakana göre tüm dünyayı derinden etkileyen bu kriz bizim ülkemizi etkilemeyecek teğet geçecekti… Eğer krizin teğet geçmesi buysa etkilemesi nasıl olurdu acaba ? Dün (yani 20 Aralık günü) Bursa’da her konuya değinen Başbakan ülkemizde krizden en çok etkilenen Bursa’da krizden ve işsizlikten hiç söz etmedi. Bursa’da tekstil sektöründe geçtiğimiz aylarda işsiz kalan binlere geçen hafta otomobil sektöründen de binlerce işsiz katıldı. Ama bunlar Başbakanımızın derdi değil… Onun derdi yerel seçimleri kazanmak için bedava dağıttığı kara kömürün hava kirliliği yarattığını yazan gazeteler… Kapitalizmin 08’deki küresel krizinin asıl etkileri gelecek yıl ortaya çıkacak…

Bence 08 yılının en önemli olaylarından biri de 6 Aralık günü Atina’da çocuk denecek yaşta bir gencin polis tarafından öldürülmesi ile başlayan ve Yunanistan’da tüm muhalefetin katılımıyla bütün kentlere yayılan olaylardı. Bizim ulusal basının birkaç istisna dışında derinlemesine hiçbir analiz yapmadan anarşik eylem diye geçiştirdiği ama tüm AB üyesi ülkelerin ciddiye aldığı ve yayılmasından korktukları olaylara sokaktaki insanların tepkisi de farklıydı…

Bizde her yıl onlarca insanın (30-40 dolaylarında) polis kurşunuyla, ya da karakollarda işkencede ölmesi, polisin her toplumsal olayda “orantısız güç kullanması” kanıksandığından ve de hiç tepki görmediğinden sokaktan “ ne olmuş canım 16 yaşında bir çocuk öldüyse…” diyen yorumlar vardı. Yunanistan’daki bu son olayların çok farklı nedenleri olduğu kadar demokrasinin işleyişi, toplumsal tepki açısından örnek alınacak yönleri de vardı…

Türkiye’de 08’in önemli siyasal ve toplumsal olaylardan biri de devam eden operasyonları ve davası ile “Ergenekon” olayı idi. Gelecek yıl da bu davayı izlemeye devam edeceğiz. Bir başka dava ise Almanya’da görüldü bitti. Hatta neredeyse unutuldu. Deniz Feneri davası… Hırsızlar “bizden” olunca sorun yok. İlginç gelişmeleri ile izlemeye devam ettiğimiz bir dava da “Hrant Dink Davası”… Yasal nedenlerle bu davaların ayrıntılarına girmiyorum.

29 Mart 09 tarihinde yapılacak yerel seçimlerin hazırlıkları, şovları 08’in son aylarında hızlandı. Sokaklarda kara kömür dağıtan kamyonlardan geçilmiyor. Seçmen listelerine bir yıl içinde “6 milyon seçmen” in nasıl ve neden eklendiğini kimse açıklayamıyor… Ya 22 Temmuz seçmen listeleri eksik ve yanlıştı… Ya da 29 Mart seçmen listeleri fazla ve yanlış… Sonuç olarak seçmen listeleri “şaibeli” olan seçimlerin “şaibesiz” olması mümkün mü ? Bu seçimlerle ilgili olarak partilerimiz çeşitli “açılımlar” yapıyorlar. AKP’nin “ alevi ve kürt açılımı”, MHP’nin “alevi açılımı”, ve CHP’nin “kara çarşaf açılımı” ndan sonra AKP’nin Edirne’de “ rakı açılımı” da geldi. Açılım yapmayan tek parti DTP… Onlar da yakında bir “ Türk” açılımı yaparlarsa şaşırmayın… Bu arada adayların şovları devam ediyor… Ankara’da Melih Gökçek mi balonları patlatıyor yoksa kendisinin balonu mu patladı, yanıtı bu hafta belli olacak…

Yılın bu son haftasının en keyifli haberi ise emekli paşaların şiirli içki atışmaları idi… İşte o dizeler…

"Bir lafa bakarım laf mı diye / Bir de söyleyene bakarım adam mı diye"
(Hilmi Özkök – Mevlana)

"Áyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde"
( İlhami Erdil – Ziya Paşa)

08’in son haftasında bir başka tartışma da “ özür dileme – özür dilememe” tartışması… Bu konuda yazılacak söylenecek çok şey var. Ama bu yazının ve gazetenin sınırlarını aştığı için giremiyorum. Ama ben bu olaylara “ hain / inkarcı” ikileminden farklı bakıyorum. Şimdilik Sezen Aksu’nun 15 yıl önceki bir şarkısının sözlerini aktarayım…


“Eller günahkar
Diller günahkar
Bir çağ yangını bu
Bütün dünya günahkar

Masum değiliz hiçbirimiz

1993- Söz : Sezen AKSU”


08’in 52.haftasından düşünce kırıntıları bunlar.”Gelen gideni aratır.” deyişi gibi 09’ da belki 08’i aratacak ama siz yine de umudu yitirmeyin. Çünkü umutsuz yaşanmıyor… Son umut belki de bir piyango biletidir. Ben de henüz almadım ama bu hafta içinde almayı düşünüyorum. 1966 yılında bir radyo programında Şevket Rado’nun bana öğütü şuydu… “Çalışmak esastır ama şans kapısını da açık bırakmak gerek ! “

İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ 24 ARALIK 08

Hiç yorum yok: