28 Aralık 2008 Pazar
08’in son yazısı :“ÇILGIN İHTİYARLAR” DAN DERS ve "SAVAŞ VE BARIŞ" A DAİR
08’in son yazısı :
“ÇILGIN İHTİYARLAR” DAN DERS
ve
“SAVAŞ VE BARIŞ”A DAİR…
Bugün 28 Aralık 08… Bu gazetede 31 Aralık’ta yayınlanacak olan 08’in son yazısını yazmak için bilgisayarımın başına oturduğumda karmakarışık duygular içindeyim…
08’in son yazısının 09’a umut ve neşe taşıması için “neşeli bir yazı” olmasını günler öncesinden kafamda tasarlamıştım. Özellikle de 24 Aralık günü Ankara’da TBMM önünde kar altında eylem yapan “Çılgın İhtiyarlar” ı anlatacaktım…
Ama halkın deyimiyle her zaman “evdeki hesap çarşıya uymuyor…” Önce tüm hafta boyunca gazetelerin üçüncü sayfalarındaki “vahşet” haberleri… 11 yaşındaki çocuğu elektrikli testere ile kesip yakan canilerden, üç yaşındaki çocuğunu öldüren annelere kadar insanın kanını donduran haberler…
Şaibeli seçim listeleri ile 29 Mart’ta yapılacak yerel seçim öncesi siyasi partilerin “açılım” ve liderlerin “aday açıklama” şovlarından, yargı organlarının tepesindeki kavgadan, TBMM’deki yumruklara kadar iç karartan haberler…
Maraş Katliamı’nın 30. yılında TRT’den gelen ve bu kadarına da pes artık dedirten bir haber. Bu katliamın göstermelik davasında bir numaralı sanık olarak yargılanan ve sonrasında milletvekili bile olan katilin 30 yıl sonra olayı çarpıtmak adına sorumlu olarak Hrant Dink’i göstermesi sadece “rezalet” tanımı ile geçiştirilemeyecek kadar önemlidir.
İnsanı yılın bu son günlerinde karamsarlığa sürükleyen bu haberler yetmiyormuş gibi, dün katil İsrail’in Gazze’de bomba ve füzelerle ilk haberlere göre 225 Filistinliyi katlettiği haberleri geldi. Bugünkü gazetelerde o katliamın fotoğrafları var. Ortadoğu’da emperyalist ABD’nin korumasındaki katil İsrail devleti yıllardır Filistin’de sürdürdüğü katliamlarında dün yeni bir sayfa açtı. Bunun adı savaş veya savunma olamaz. İsrail’in bu Filistinli katliamı hiçbir gerekçeyle de savunulamaz. Savaşlarda bile yüzlerce masum sivilin öldürülmesinin yeri yoktur. İsrail’in bu insanlık dışı katliamına bazı devletler göstermelik de olsa tepki gösterirken ABD’den çıt yok… Çünkü aynı tür katliamları yıllardır Irak’ta sürdüren en büyük katil ABD ne diyebilir ki…Sadece katil İsrail’i alkışlar…
27 Aralık günü Gazze ’ de 225 Filistinliyi katleden katil İsrail devletinin başbakanı Olmert bu katliamdan 5 gün önce yani 22 Aralık günü Ankara’da idi. Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’la saatlerce görüştü… Katil devletin başbakanı 5 gün önce Ankara’da bizimkilerle ne görüştü ? Kim kiminle neden dans ediyor ? Bu soruların gerçekçi yanıtlarını kimden ve nasıl öğreneceğiz ?
Savaşın temel kaynağı kapitalizmdir. Bugünlerde küresel kriz yaşayan kapitalizmin bu krizin faturasını emekçi sınıflara ve yoksul ülke insanlarından çıkarmak istemesi tarihsel gerekliliğin bir sonucudur. Savaş makinesi canavar kapitalist ve emperyalist sisteme karşı inadına barışı savunmak için dünya barış güçlerinin de kitlesel barış eylemlerini yoğunlaştırması gerekir. Gelecek yılın da temel gündem maddelerinden biri nettir. Savaşa karşı barış mücadelesi…
Kanlı savaşı şimdilik bir kenara bırakıp bir başka mücadeleye dikkatinizi çekmek istiyorum.
24 Aralık Çarşamba günü karlı bir Ankara gününde TBMM’nin önünde dondurucu soğuğa karşı battaniyelerine sarılmış iki insan sandalyelerinde oturuyor. Yanlarında iki pankart var :
“ ŞEHİT KANLARI İLE SULANMIŞ VATAN TOPRAĞINI SATAMAZSINIZ – ÇILGIN İHTİYARLAR “
“ TARIM ALANLARI SATILAMAZ – ÇILGIN İHTİYARLAR “
Kim bu “ÇILGIN İHTİYARLAR” ?
Biri 83 yaşındaki Tema Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin KARACA… Diğeri 94 yaşındaki Sümerolog Muazzez İlmiye ÇIĞ…
Bu çılgın ihtiyarlardan Hayrettin KARACA bakın ne diyor…
Bize ‘çılgın ihtiyarlar’ diyebilirsiniz. Soğukta oturacağız, bu ülkeyi seviyoruz. Gençlerimiz gelecekte aç kalacak. Biz toprak olacağız ama ortada vatan toprağı kalmayacak”
Çılgın İhtiyarlar’ın bu yaşta bu ülke toprakları için yaptığı ders gibi bu eylemle vermek istedikleri mesajı kim anladı dersiniz ? Örneğin o TBMM’deki siyasi partilerin 550 milletvekili, hükümeti, muhalefeti anladı mı ? Ya da bu haberi bile magazinleştiren ulusal medya anladı mı acaba ? Ya da görsel ve yazılı basında kısacık yer alan bu haberi izleyen yurttaşlarımızdan kaç kişi ve ne anladı ?
Medya organları 08’de yılın adamı, yılın olayı gibi haberler yayınlıyorlar.
Bana göre dünyada yılın adamı ABD Başkanı Bush’a ayakkabı fırlatan Iraklı gazeteci… Avrupa’da Yunanistanlı gençler… Türkiye’de ise bizim “Çılgın İhtiyarlar”…
Görünen tablo karamsar ama her şeye karşın yarın başlayacak yeni yılda herkese sağlık, başarı ve mutluluklar dilerim.
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ 31 ARALIK 08
22 Aralık 2008 Pazartesi
52.HAFTA
52.HAFTA
Yılın bu son haftasında eskiterek tarihin tozlu raflarına göndermeye hazırlandığımız 08 yılının kısa bir değerlendirmesini yapmak istedim. Önce bu yazıyı yazdığım gün yılın en uzun gecesini yaşamaya hazırlanıyoruz. Yarın da en kısa günü yaşadıktan sonra geceler kısalmaya, gündüzler uzamaya başlayacak…
Bugünün tarihi belli başlı takvimlerde farklı gösteriliyor. “ Miladi Takvim “ e göre ; 21 Aralık 08 , “Hicri Takvim “ e göre 23 Zil-Hicce 1429, “Rumi Takvim “ e göre 8 Kanun-i Evvel 1424… Konuyu uzatmamak için bir zamanlar Türklerin de kullandığı 12 Hayvanlı Çin Takvimi’nden ve Celali Takvimi’nden hiç söz etmeyeyim.
08 yılının geride kalan 51 haftasında gelecek yıllarda anımsayacağınız dünya ve Türkiye olayları size göre hangileridir bilemem ama benim aklımda kalanlar şunlar olacak…
Öncelikle kapitalizmin küresel krizi…Bu konudaki düşüncelerimi daha önce yazdım. Başbakana göre tüm dünyayı derinden etkileyen bu kriz bizim ülkemizi etkilemeyecek teğet geçecekti… Eğer krizin teğet geçmesi buysa etkilemesi nasıl olurdu acaba ? Dün (yani 20 Aralık günü) Bursa’da her konuya değinen Başbakan ülkemizde krizden en çok etkilenen Bursa’da krizden ve işsizlikten hiç söz etmedi. Bursa’da tekstil sektöründe geçtiğimiz aylarda işsiz kalan binlere geçen hafta otomobil sektöründen de binlerce işsiz katıldı. Ama bunlar Başbakanımızın derdi değil… Onun derdi yerel seçimleri kazanmak için bedava dağıttığı kara kömürün hava kirliliği yarattığını yazan gazeteler… Kapitalizmin 08’deki küresel krizinin asıl etkileri gelecek yıl ortaya çıkacak…
Bence 08 yılının en önemli olaylarından biri de 6 Aralık günü Atina’da çocuk denecek yaşta bir gencin polis tarafından öldürülmesi ile başlayan ve Yunanistan’da tüm muhalefetin katılımıyla bütün kentlere yayılan olaylardı. Bizim ulusal basının birkaç istisna dışında derinlemesine hiçbir analiz yapmadan anarşik eylem diye geçiştirdiği ama tüm AB üyesi ülkelerin ciddiye aldığı ve yayılmasından korktukları olaylara sokaktaki insanların tepkisi de farklıydı…
Bizde her yıl onlarca insanın (30-40 dolaylarında) polis kurşunuyla, ya da karakollarda işkencede ölmesi, polisin her toplumsal olayda “orantısız güç kullanması” kanıksandığından ve de hiç tepki görmediğinden sokaktan “ ne olmuş canım 16 yaşında bir çocuk öldüyse…” diyen yorumlar vardı. Yunanistan’daki bu son olayların çok farklı nedenleri olduğu kadar demokrasinin işleyişi, toplumsal tepki açısından örnek alınacak yönleri de vardı…
Türkiye’de 08’in önemli siyasal ve toplumsal olaylardan biri de devam eden operasyonları ve davası ile “Ergenekon” olayı idi. Gelecek yıl da bu davayı izlemeye devam edeceğiz. Bir başka dava ise Almanya’da görüldü bitti. Hatta neredeyse unutuldu. Deniz Feneri davası… Hırsızlar “bizden” olunca sorun yok. İlginç gelişmeleri ile izlemeye devam ettiğimiz bir dava da “Hrant Dink Davası”… Yasal nedenlerle bu davaların ayrıntılarına girmiyorum.
29 Mart 09 tarihinde yapılacak yerel seçimlerin hazırlıkları, şovları 08’in son aylarında hızlandı. Sokaklarda kara kömür dağıtan kamyonlardan geçilmiyor. Seçmen listelerine bir yıl içinde “6 milyon seçmen” in nasıl ve neden eklendiğini kimse açıklayamıyor… Ya 22 Temmuz seçmen listeleri eksik ve yanlıştı… Ya da 29 Mart seçmen listeleri fazla ve yanlış… Sonuç olarak seçmen listeleri “şaibeli” olan seçimlerin “şaibesiz” olması mümkün mü ? Bu seçimlerle ilgili olarak partilerimiz çeşitli “açılımlar” yapıyorlar. AKP’nin “ alevi ve kürt açılımı”, MHP’nin “alevi açılımı”, ve CHP’nin “kara çarşaf açılımı” ndan sonra AKP’nin Edirne’de “ rakı açılımı” da geldi. Açılım yapmayan tek parti DTP… Onlar da yakında bir “ Türk” açılımı yaparlarsa şaşırmayın… Bu arada adayların şovları devam ediyor… Ankara’da Melih Gökçek mi balonları patlatıyor yoksa kendisinin balonu mu patladı, yanıtı bu hafta belli olacak…
Yılın bu son haftasının en keyifli haberi ise emekli paşaların şiirli içki atışmaları idi… İşte o dizeler…
"Bir lafa bakarım laf mı diye / Bir de söyleyene bakarım adam mı diye"
(Hilmi Özkök – Mevlana)
"Áyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde"
( İlhami Erdil – Ziya Paşa)
08’in son haftasında bir başka tartışma da “ özür dileme – özür dilememe” tartışması… Bu konuda yazılacak söylenecek çok şey var. Ama bu yazının ve gazetenin sınırlarını aştığı için giremiyorum. Ama ben bu olaylara “ hain / inkarcı” ikileminden farklı bakıyorum. Şimdilik Sezen Aksu’nun 15 yıl önceki bir şarkısının sözlerini aktarayım…
“Eller günahkar
Diller günahkar
Bir çağ yangını bu
Bütün dünya günahkar
Masum değiliz hiçbirimiz
1993- Söz : Sezen AKSU”
08’in 52.haftasından düşünce kırıntıları bunlar.”Gelen gideni aratır.” deyişi gibi 09’ da belki 08’i aratacak ama siz yine de umudu yitirmeyin. Çünkü umutsuz yaşanmıyor… Son umut belki de bir piyango biletidir. Ben de henüz almadım ama bu hafta içinde almayı düşünüyorum. 1966 yılında bir radyo programında Şevket Rado’nun bana öğütü şuydu… “Çalışmak esastır ama şans kapısını da açık bırakmak gerek ! “
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ 24 ARALIK 08
Yılın bu son haftasında eskiterek tarihin tozlu raflarına göndermeye hazırlandığımız 08 yılının kısa bir değerlendirmesini yapmak istedim. Önce bu yazıyı yazdığım gün yılın en uzun gecesini yaşamaya hazırlanıyoruz. Yarın da en kısa günü yaşadıktan sonra geceler kısalmaya, gündüzler uzamaya başlayacak…
Bugünün tarihi belli başlı takvimlerde farklı gösteriliyor. “ Miladi Takvim “ e göre ; 21 Aralık 08 , “Hicri Takvim “ e göre 23 Zil-Hicce 1429, “Rumi Takvim “ e göre 8 Kanun-i Evvel 1424… Konuyu uzatmamak için bir zamanlar Türklerin de kullandığı 12 Hayvanlı Çin Takvimi’nden ve Celali Takvimi’nden hiç söz etmeyeyim.
08 yılının geride kalan 51 haftasında gelecek yıllarda anımsayacağınız dünya ve Türkiye olayları size göre hangileridir bilemem ama benim aklımda kalanlar şunlar olacak…
Öncelikle kapitalizmin küresel krizi…Bu konudaki düşüncelerimi daha önce yazdım. Başbakana göre tüm dünyayı derinden etkileyen bu kriz bizim ülkemizi etkilemeyecek teğet geçecekti… Eğer krizin teğet geçmesi buysa etkilemesi nasıl olurdu acaba ? Dün (yani 20 Aralık günü) Bursa’da her konuya değinen Başbakan ülkemizde krizden en çok etkilenen Bursa’da krizden ve işsizlikten hiç söz etmedi. Bursa’da tekstil sektöründe geçtiğimiz aylarda işsiz kalan binlere geçen hafta otomobil sektöründen de binlerce işsiz katıldı. Ama bunlar Başbakanımızın derdi değil… Onun derdi yerel seçimleri kazanmak için bedava dağıttığı kara kömürün hava kirliliği yarattığını yazan gazeteler… Kapitalizmin 08’deki küresel krizinin asıl etkileri gelecek yıl ortaya çıkacak…
Bence 08 yılının en önemli olaylarından biri de 6 Aralık günü Atina’da çocuk denecek yaşta bir gencin polis tarafından öldürülmesi ile başlayan ve Yunanistan’da tüm muhalefetin katılımıyla bütün kentlere yayılan olaylardı. Bizim ulusal basının birkaç istisna dışında derinlemesine hiçbir analiz yapmadan anarşik eylem diye geçiştirdiği ama tüm AB üyesi ülkelerin ciddiye aldığı ve yayılmasından korktukları olaylara sokaktaki insanların tepkisi de farklıydı…
Bizde her yıl onlarca insanın (30-40 dolaylarında) polis kurşunuyla, ya da karakollarda işkencede ölmesi, polisin her toplumsal olayda “orantısız güç kullanması” kanıksandığından ve de hiç tepki görmediğinden sokaktan “ ne olmuş canım 16 yaşında bir çocuk öldüyse…” diyen yorumlar vardı. Yunanistan’daki bu son olayların çok farklı nedenleri olduğu kadar demokrasinin işleyişi, toplumsal tepki açısından örnek alınacak yönleri de vardı…
Türkiye’de 08’in önemli siyasal ve toplumsal olaylardan biri de devam eden operasyonları ve davası ile “Ergenekon” olayı idi. Gelecek yıl da bu davayı izlemeye devam edeceğiz. Bir başka dava ise Almanya’da görüldü bitti. Hatta neredeyse unutuldu. Deniz Feneri davası… Hırsızlar “bizden” olunca sorun yok. İlginç gelişmeleri ile izlemeye devam ettiğimiz bir dava da “Hrant Dink Davası”… Yasal nedenlerle bu davaların ayrıntılarına girmiyorum.
29 Mart 09 tarihinde yapılacak yerel seçimlerin hazırlıkları, şovları 08’in son aylarında hızlandı. Sokaklarda kara kömür dağıtan kamyonlardan geçilmiyor. Seçmen listelerine bir yıl içinde “6 milyon seçmen” in nasıl ve neden eklendiğini kimse açıklayamıyor… Ya 22 Temmuz seçmen listeleri eksik ve yanlıştı… Ya da 29 Mart seçmen listeleri fazla ve yanlış… Sonuç olarak seçmen listeleri “şaibeli” olan seçimlerin “şaibesiz” olması mümkün mü ? Bu seçimlerle ilgili olarak partilerimiz çeşitli “açılımlar” yapıyorlar. AKP’nin “ alevi ve kürt açılımı”, MHP’nin “alevi açılımı”, ve CHP’nin “kara çarşaf açılımı” ndan sonra AKP’nin Edirne’de “ rakı açılımı” da geldi. Açılım yapmayan tek parti DTP… Onlar da yakında bir “ Türk” açılımı yaparlarsa şaşırmayın… Bu arada adayların şovları devam ediyor… Ankara’da Melih Gökçek mi balonları patlatıyor yoksa kendisinin balonu mu patladı, yanıtı bu hafta belli olacak…
Yılın bu son haftasının en keyifli haberi ise emekli paşaların şiirli içki atışmaları idi… İşte o dizeler…
"Bir lafa bakarım laf mı diye / Bir de söyleyene bakarım adam mı diye"
(Hilmi Özkök – Mevlana)
"Áyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde"
( İlhami Erdil – Ziya Paşa)
08’in son haftasında bir başka tartışma da “ özür dileme – özür dilememe” tartışması… Bu konuda yazılacak söylenecek çok şey var. Ama bu yazının ve gazetenin sınırlarını aştığı için giremiyorum. Ama ben bu olaylara “ hain / inkarcı” ikileminden farklı bakıyorum. Şimdilik Sezen Aksu’nun 15 yıl önceki bir şarkısının sözlerini aktarayım…
“Eller günahkar
Diller günahkar
Bir çağ yangını bu
Bütün dünya günahkar
Masum değiliz hiçbirimiz
1993- Söz : Sezen AKSU”
08’in 52.haftasından düşünce kırıntıları bunlar.”Gelen gideni aratır.” deyişi gibi 09’ da belki 08’i aratacak ama siz yine de umudu yitirmeyin. Çünkü umutsuz yaşanmıyor… Son umut belki de bir piyango biletidir. Ben de henüz almadım ama bu hafta içinde almayı düşünüyorum. 1966 yılında bir radyo programında Şevket Rado’nun bana öğütü şuydu… “Çalışmak esastır ama şans kapısını da açık bırakmak gerek ! “
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ 24 ARALIK 08
14 Aralık 2008 Pazar
İznik Mavi Çini’den İznik Kültürü’ne…“ İZNİK Dün – Bugün - Yarın I ”
İznik Mavi Çini’den İznik Kültürü’ne…
“ İZNİK Dün – Bugün - Yarın I ”
12 Kasım 08 tarihli “İZNİK VE GOLF” başlıklı yazımda sözünü etmiştim.
“Bu arada iki hafta önce sözünü ettiğim Müşküleli Fevzi KAVUK’un yaşamının anlatıldığı “Çınarlı Köyün Muhtarı” kitabını okumayı bitirdim. Şimdi İznikli tarihçi araştırmacı dostum Recep BOZKURT’un İznik Mavi Çini yayını olarak çıkan “İZNİK Dün-Bugün-Yarın I ” kitabını okuyorum. Bir fırsatını bulduğumda bu iki kitapla ilgili de yazmak istiyorum.”
İznikli tarihçi, araştırmacı, yazar ve dostum Recep BOZKURT ’un büyük çoğunluğu 93 – 94 ve 95 yıllarında İznik DOĞUŞ Gazetesi’nde, bölge ve ulusal basında yayınlanmış yazılarından oluşan kitabını geçtiğimiz bayram tatilinden de yararlanarak bazı yazıları tekrar ve büyük bir keyifle okudum. Recep Hocam 15 yıl önceki İznik’le ilgili yazılarına kitabı hazırladığı 07 yılına ait notlar da düşmüş.
Recep BOZKURT ’u İzniklilere anlatacak değilim. Kendisi inanılmaz derecede bir İznik sevdalısıdır. Onun İznik sevdası bazılarınınki gibi sözde değil özde bir İznik sevdasıdır. Yüreğini, bilgisini, zamanını, emeğini İznik için karşılıksız ortaya koyar. Bunu yazdığı tüm kitaplarında ve yazılarında görürsünüz.
Onun İznik sevdasını biz dostları, İznikliler bilir de İznik yerel yönetimi asla bilmez. Örneğin Belediye Başkanı Kadri ERYILMAZ bu İznik sevdalısı İznikli araştırmacı ve yazar Recep BOZKURT ’la ne makamında ne de başka hiçbir yerde oturup 10 dakika İznik için konuşmamıştır. Onunla bir kahve bile içmemiştir… Neden bu kadar kesin konuşuyor ve yazıyorum ?
Çünkü aynı şey benim için de geçerli… Ben biraz daha şanslıyım. 05 yılında bu gazetede yayınladığım açık bir çağrı sonucu kendisiyle göl kenarında bir saat yürüyüş yaparak konuşabilmiştim. Hepsi o kadar.
İznik Belediye Başkanı Kadri ERYILMAZ ; Recep BOZKURT ’u da Hüseyin AY ’ı da sevmez, bizlerin yazılarını okumaz… Aslına bakarsanız bizim de onun sevgisine, ilgisine hiç gereksinmemiz olmadığı gibi yazılarımızı okuyup okumaması da hiç umurumuzda değil…
İznik Belediye Başkanı Kadri ERYILMAZ ; Görev yaptığı son 5 yıl içinde İznik’te kültür ve sanat adına hiç bir iş yapmamıştır. Kültür ve sanat anlayışı ramazanlarda “iftar çadırı” açmak ve “ ilahi dinlemek” ten ibaret olan Başkanın hakkını da yemeyelim. Onun yaptırdığı golf sahasında yetişecek İznikli golf şampiyonlarının başarılarını hayal etmek bile güzel değil mi ?
“İZNİK Dün – Bugün – Yarın I “ adını taşıyan bir kitabın basımını normal koşullarda İznik Belediyesi tarafından üstlenilmeliydi. İznik Belediyesi İznik’le ilgili bir kitabın basımını üstlenmedi ama kitap yine de okuyucuyla buluştu. Kimin sayesinde ? İznik Mavi Çini ve Seramik İşletmesi sayesinde…
Bu kitabı yayınlayan İznik Mavi Çini ve Seramik İşletmesi
( http://www.iznikmavicini.com/ ) kitabın tanıtımı için 29 Kasım 08 tarihinde İznik Süleyman Paşa Medresesi Çiniciler Çarşısı’nda bir imza günü düzenledi. İznik Mavi Çini ortaklarından Sevgili Mahmut ÇALIŞKAN beni de haberdar etti ama o etkinliğe katılamadım. Kırgızistan Kültür Bakanı’nın da tesadüfen katıldığı bu etkinliğin haberlerini yerel basından okudum.
Duyduğuma göre ; Bu imza gününde konuk bakanın yanında bulunan İznik Belediye Başkanı Kadri ERYILMAZ, beş yıldır beş dakika bile konuşmadığı, sokakta görse bir selam bile vermediği yazarımız hakkında öyle sözler söylemiş ki duyanlar kulaklarına inanamamış… Ben de inanamadım.
Sevgili Dostum Recep BOZKURT ’un affına sığınarak bu kitap tanıtım yazısında kitabın içindeki yazılardan ziyade kitabı basan İznik Mavi Çini’nin bu kitabı basmakla İznik kültürüne yaptığı katkıyı öne çıkarmak istedim…
İznik Belediyesi’nin yapamadığını yapan İznik Mavi Çini ve Seramik İşletmesi ortaklarını ve çalışanlarını özellikle kutlamak istiyorum.
Son yıllarda uzun bir emek sonucu ürettikleri yeni İznik çinilerini ülkemizde ve dünyada çeşitli fuarlara katılarak İznik’i tanıtmada önemli işler yapan İznik Mavi Çini geçen yıl da Bursa’nın ünlü ressamı İbrahim BALABAN resimlerini İznik çinisi ile buluşturarak kültür ve sanata katkı sağlamıştı. İznik Mavi Çini bu yıl da Recep BOZKURT Hocamızın “İZNİK Dün – Bugün – Yarın I “ kitabının basımını üstlenmekle İznik kültür ve sanatına çok büyük bir katkıda bulunmuştur.
Kitabın sunuş yazısından bir bölümü hem İznikli okurlarımla hem de internet ortamındaki okurlarımla paylaşmak istiyorum…
“İznik Mavi Çini Atölyesi olarak tarih bilincimiz ve kültürel birikimimizle, gelecek kuşaklara sanatçılarıyla övünebilecek eserler bırakmak en büyük heyecanımız ve hayalimizdir.
İşte tüm bu nedenlerle, araştırmacı yazar Recep Bozkurt’un belgelere ve gözlemlere dayanarak hazırladığı “İZNİK : Dün – Bugün – Yarın “ adlı eserini yayınlıyoruz.
Değerli hocamızın yaptığı bu çalışmanın dünümüzü, bugünümüzü ve geleceğimizi ışıklandıracağına, kültür hayatımıza önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz.
Büyük düşünür Mevlana’nın, “ İnsan her yerde bırakmalı bir eser, eser bırakmayanın yerinde yeller eser…” ve bilge halkımızın söylediği, “ Söz uçar, yazı kalır…” anlayışı doğrultusunda, güzel İznik’imizin 7200 yıllık görkemli tarihini dile getiren bu kitabı sizlere sunmaktan mutluluk duymaktayız.
Yazarımızın diğer eserlerinde de buluşmak dileğiyle….
İznik Mavi Çini ve Seramik Atölyesi
Mahmut Çalışkan
Serap Şakar Ereyli
İsmail Kaya “
İznik için yazdıklarından dolayı sevgili dostum Recep BOZKURT ’a
teşekkür ediyorum. Bu kitabı İznik kültürüne kazandırdıkları için de İznik Mavi Çini ve Seramik Atölyesi ortakları ve çalışanlarını da yürekten kutluyorum.
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ 17 ARALIK 08
“ İZNİK Dün – Bugün - Yarın I ”
12 Kasım 08 tarihli “İZNİK VE GOLF” başlıklı yazımda sözünü etmiştim.
“Bu arada iki hafta önce sözünü ettiğim Müşküleli Fevzi KAVUK’un yaşamının anlatıldığı “Çınarlı Köyün Muhtarı” kitabını okumayı bitirdim. Şimdi İznikli tarihçi araştırmacı dostum Recep BOZKURT’un İznik Mavi Çini yayını olarak çıkan “İZNİK Dün-Bugün-Yarın I ” kitabını okuyorum. Bir fırsatını bulduğumda bu iki kitapla ilgili de yazmak istiyorum.”
İznikli tarihçi, araştırmacı, yazar ve dostum Recep BOZKURT ’un büyük çoğunluğu 93 – 94 ve 95 yıllarında İznik DOĞUŞ Gazetesi’nde, bölge ve ulusal basında yayınlanmış yazılarından oluşan kitabını geçtiğimiz bayram tatilinden de yararlanarak bazı yazıları tekrar ve büyük bir keyifle okudum. Recep Hocam 15 yıl önceki İznik’le ilgili yazılarına kitabı hazırladığı 07 yılına ait notlar da düşmüş.
Recep BOZKURT ’u İzniklilere anlatacak değilim. Kendisi inanılmaz derecede bir İznik sevdalısıdır. Onun İznik sevdası bazılarınınki gibi sözde değil özde bir İznik sevdasıdır. Yüreğini, bilgisini, zamanını, emeğini İznik için karşılıksız ortaya koyar. Bunu yazdığı tüm kitaplarında ve yazılarında görürsünüz.
Onun İznik sevdasını biz dostları, İznikliler bilir de İznik yerel yönetimi asla bilmez. Örneğin Belediye Başkanı Kadri ERYILMAZ bu İznik sevdalısı İznikli araştırmacı ve yazar Recep BOZKURT ’la ne makamında ne de başka hiçbir yerde oturup 10 dakika İznik için konuşmamıştır. Onunla bir kahve bile içmemiştir… Neden bu kadar kesin konuşuyor ve yazıyorum ?
Çünkü aynı şey benim için de geçerli… Ben biraz daha şanslıyım. 05 yılında bu gazetede yayınladığım açık bir çağrı sonucu kendisiyle göl kenarında bir saat yürüyüş yaparak konuşabilmiştim. Hepsi o kadar.
İznik Belediye Başkanı Kadri ERYILMAZ ; Recep BOZKURT ’u da Hüseyin AY ’ı da sevmez, bizlerin yazılarını okumaz… Aslına bakarsanız bizim de onun sevgisine, ilgisine hiç gereksinmemiz olmadığı gibi yazılarımızı okuyup okumaması da hiç umurumuzda değil…
İznik Belediye Başkanı Kadri ERYILMAZ ; Görev yaptığı son 5 yıl içinde İznik’te kültür ve sanat adına hiç bir iş yapmamıştır. Kültür ve sanat anlayışı ramazanlarda “iftar çadırı” açmak ve “ ilahi dinlemek” ten ibaret olan Başkanın hakkını da yemeyelim. Onun yaptırdığı golf sahasında yetişecek İznikli golf şampiyonlarının başarılarını hayal etmek bile güzel değil mi ?
“İZNİK Dün – Bugün – Yarın I “ adını taşıyan bir kitabın basımını normal koşullarda İznik Belediyesi tarafından üstlenilmeliydi. İznik Belediyesi İznik’le ilgili bir kitabın basımını üstlenmedi ama kitap yine de okuyucuyla buluştu. Kimin sayesinde ? İznik Mavi Çini ve Seramik İşletmesi sayesinde…
Bu kitabı yayınlayan İznik Mavi Çini ve Seramik İşletmesi
( http://www.iznikmavicini.com/ ) kitabın tanıtımı için 29 Kasım 08 tarihinde İznik Süleyman Paşa Medresesi Çiniciler Çarşısı’nda bir imza günü düzenledi. İznik Mavi Çini ortaklarından Sevgili Mahmut ÇALIŞKAN beni de haberdar etti ama o etkinliğe katılamadım. Kırgızistan Kültür Bakanı’nın da tesadüfen katıldığı bu etkinliğin haberlerini yerel basından okudum.
Duyduğuma göre ; Bu imza gününde konuk bakanın yanında bulunan İznik Belediye Başkanı Kadri ERYILMAZ, beş yıldır beş dakika bile konuşmadığı, sokakta görse bir selam bile vermediği yazarımız hakkında öyle sözler söylemiş ki duyanlar kulaklarına inanamamış… Ben de inanamadım.
Sevgili Dostum Recep BOZKURT ’un affına sığınarak bu kitap tanıtım yazısında kitabın içindeki yazılardan ziyade kitabı basan İznik Mavi Çini’nin bu kitabı basmakla İznik kültürüne yaptığı katkıyı öne çıkarmak istedim…
İznik Belediyesi’nin yapamadığını yapan İznik Mavi Çini ve Seramik İşletmesi ortaklarını ve çalışanlarını özellikle kutlamak istiyorum.
Son yıllarda uzun bir emek sonucu ürettikleri yeni İznik çinilerini ülkemizde ve dünyada çeşitli fuarlara katılarak İznik’i tanıtmada önemli işler yapan İznik Mavi Çini geçen yıl da Bursa’nın ünlü ressamı İbrahim BALABAN resimlerini İznik çinisi ile buluşturarak kültür ve sanata katkı sağlamıştı. İznik Mavi Çini bu yıl da Recep BOZKURT Hocamızın “İZNİK Dün – Bugün – Yarın I “ kitabının basımını üstlenmekle İznik kültür ve sanatına çok büyük bir katkıda bulunmuştur.
Kitabın sunuş yazısından bir bölümü hem İznikli okurlarımla hem de internet ortamındaki okurlarımla paylaşmak istiyorum…
“İznik Mavi Çini Atölyesi olarak tarih bilincimiz ve kültürel birikimimizle, gelecek kuşaklara sanatçılarıyla övünebilecek eserler bırakmak en büyük heyecanımız ve hayalimizdir.
İşte tüm bu nedenlerle, araştırmacı yazar Recep Bozkurt’un belgelere ve gözlemlere dayanarak hazırladığı “İZNİK : Dün – Bugün – Yarın “ adlı eserini yayınlıyoruz.
Değerli hocamızın yaptığı bu çalışmanın dünümüzü, bugünümüzü ve geleceğimizi ışıklandıracağına, kültür hayatımıza önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz.
Büyük düşünür Mevlana’nın, “ İnsan her yerde bırakmalı bir eser, eser bırakmayanın yerinde yeller eser…” ve bilge halkımızın söylediği, “ Söz uçar, yazı kalır…” anlayışı doğrultusunda, güzel İznik’imizin 7200 yıllık görkemli tarihini dile getiren bu kitabı sizlere sunmaktan mutluluk duymaktayız.
Yazarımızın diğer eserlerinde de buluşmak dileğiyle….
İznik Mavi Çini ve Seramik Atölyesi
Mahmut Çalışkan
Serap Şakar Ereyli
İsmail Kaya “
İznik için yazdıklarından dolayı sevgili dostum Recep BOZKURT ’a
teşekkür ediyorum. Bu kitabı İznik kültürüne kazandırdıkları için de İznik Mavi Çini ve Seramik Atölyesi ortakları ve çalışanlarını da yürekten kutluyorum.
İZNİK DOĞUŞ GAZETESİ 17 ARALIK 08
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)